13 Kasım 2010 Cumartesi

Kader'in Peşinde - Mehmet Murat Somer


Yazan: nazimo Kategori: Polisiye

Bir Hop-Çiki-Yaya Polisiyesi

Mehmet Murat Somer’ in literatürümüze kazandırdığı Hop-Çiki-Yaya polisiyelerinin son kitabı Kader’ in Peşinde, okurken beni yine kopardı.

Kitabın konusunda geçmeden önce biraz Hop-Çiki-Yaya polisiyelerinden bahsetmek istiyorum. Kitaplar polisiye olmasına polisiye ama, kahramanları, öyle çok da alışık olduğumuz kahramanlardan değil. Serinin baş rolünde ve merkezinde, isteyerek ya da istemeyerek esrarengiz olayların ortasında kalan, amatör dedektif Burçak Veral var. Kendisinin esas adı nedir onu hiç öğrenemiyoruz.

Burçak, gündüzleri genellikle erkek kıyafetleriyle geziyor, gece olunca da,  hayranı olduğu Audrey Hepburn kıyafetleri içerisinde, Beyoğlu’nda işlettiği ve aynı zamanda ortağı olduğu  sosyetik gay pubda arz-ı endam ediyor. Kendisinin şaşırtıcı özellikleri bu kadarla da kalmıyor; usta bir kickbox dövüşçüsü olan Burçak, yine ortağı olduğu bir bilgisayar şirketinde özel müşterilerine yasa dışı “hackerlık” hizmetleri  sağlıyor.  

7 Kasım 2010 Pazar



Usta ile Margarita – Mihail Bulgakov

Yazan: nazimo Kategori: Fantastik| Kategori Dışı| Kurgu

Kitabı bitireli bayağı oldu. Yani bu yazıya başlamadan önce demlenmesi için yeterince bekledim. Kitabın arka kapağında Usta ile Margarita’nın bir baş yapıt olduğu yazıyor. Ben de aynen öyle düşünüyorum.

Bugalov 1891 yılında doğmuş ve eserini tamamladığı 1940 yılında ölmüş. Eserin yazılması 12 sene sürmüş. Kitap da ölümünden ancak 26 yıl sonra, o da bazı bölümlerinin sansürlenmesi suretiyle basılabilmiş ve kendi ülkesinde kendi insanları tarafından okunmuş. Bukalov’un hayatının talihsiz bir hayat olduğunu düşünüyorum. Neredeyse tüm ömrü Stalin’in iktidarında geçmiş. Küs olduğu bir sistemin içinde yaşamak zorunda kalmış. Bu nedenle bana göre bu kitap sisteme karşı sessiz bir baş kaldırış.
Bence yazılması da ondan 12 sene sürmüş. Sanki “Konuşamıyorum ama yazıyorum” der gibi.

29 Eylül 2010 Çarşamba



Bir Gün – David Nicholls

Yazan: nazimo Kategori: Kurgu

15 Temmuz 1988 günü Emma ve Dexter’ın hayatında bir dönüm noktasıdır. O gün Dexter arkeolojiden ortalama bir derece ile,  Emma da tarih ve İngiliz edebiyatından çift dalda uzmanlık yaparak mezun olurlar.  Emma işçi bir ailenin kızıdır, sol ve feminist akımların içindedir. Dexter ise, zengin bir ailenin gelecek kaygısı taşımayan oğludur. Bu iki ayrı dünyanın insanı, her ne kadar birbirlerine göz aşinalıkları olsa da 15 Temmuz 1988 gününün akşamında katıldıkları mezuniyet partisinde resmen tanışırlar ve bunu bir adım daha öteye götürerek tek gecelik bir aşkı paylaşırlar. İkisi de 22 yaşındadır, ikisi de çok gençtir ve yepyeni bir hayat önlerinde uzanmaktadır.

Beraber geçirilen sürpriz gecenin ardından Emma ve Dexter’ın yolları ayrılır. O gece ikisi arasında yaşananlar –bunu daha sonra öğreneceğiz- sonucunda aralarında oluşan bağı bir şekilde yıllar boyunca koparmamayı başarırlar. 

13 Eylül 2010 Pazartesi



Düşünce Balonları – David Lodge

Yazan: nazimo Kategori: Kurgu

Ralp Messenger Gloucester Üniversitesi’nde bilişsel bilim alanında çalışmaların yürütüldüğü bölümünün yöneticisi. Aynı zamanda oldukça popüler ve medyatik bir bilim adamı. Burada insan bilinci ve yapay zekayla ilgili çalışmalar yapıyorlar. Zengin Amerikalı karısının sağladığı tüm maddi olanakların da yardımıyla, herkesin gıpta ettiği bir yaşantıları var. Her şey her ne kadar uzaktan çok yolunda gözükse de, Ralph aslında uslanmaz bir çapkın. Karısıyla arasında çok fazla dillendirilmemiş, sessiz bir anlaşma var. Yaşadıkları yerde çapkınlık yapmadığı müddetçe, Carrie onun kaçamaklarına göz yumabiliyor.   

Helen Reed Londra’da yaşayan bir yazar. Çok sevdiği eşi Mark’ı, beklenmedik bir şekilde, ani bir beyin kanaması sonucunda kaybetmiştir. Beraber yetiştirdikleri 2 çocukları da kendi yollarına gitmek için evden ayrılınca, Helen, hem oyalanmak hem de para kazanmak için Gloucester Üniversitesi’nden gelen öğretmenlik teklifini kabul ederek üniversite kampüsündeki bir lojmana taşınır.

26 Ağustos 2010 Perşembe

Sirius'tan Gelen Kurbağa - Tom Robbins


Yazan: nazimo Kategori: Fantastik| Kurgu

Sirius’dan Gelen Kurbağa 4 günlük bir zaman dilimini anlatıyor. Daha kesin bir süre vermek istersem – bunu neden istiyorsam- 5 Nisan Perşembe saat 16:00’dan 9 Nisan Pazartesi sabah 05:59’ka kadar geçen süreyi. 

Gwendolyn Mati genç, hırslı, başarı ve parayı seven bir borsa simsarı. Amerika’da finans dünyasında işlerin ters gittiği bir Paskalya arifesinde hem kendisinin hem de müşterilerinin yatırımlarını yok etmiş olabilir. Aksi gibi Paskalya arifesi Perşembeye gelmiş. Cuma borsalar kapalı ve bu nedenle Pazartesi sabahına kadar sürecek acımasız bir beklemeyi tamamlamak zorunda. Gwen Mati içine Filipin karışmış bir melez; kafası karışık –sonradan intihar eden- şair bir anne ve bereketli tabiat ananın insanlığa bahşettiği doğal uyuşturuculardan sonuna kadar faydalanan, marjinal gece kulüplerinde müzisyenlik yapan sıra dışı bir babanın kızı.

23 Ağustos 2010 Pazartesi



Zindankale – Sezgin Kaymaz


Yazan: nazimo Kategori: Fantastik| Kurgu

Korkunç bir kabus Ankara’da 2 ayrı evde birbirini tanımayan iki ayrı kişi tarafından aynı anda görülüyor. Hem de bir kez değil, 3 gece üst üste. Aynı detayda, aynı gerçeklikte ve üstelik noktası, virgülü değişmeksizin. O kadar canlı ve gerçek bir kabus ki, rüyayı paylaşan 30 yaşındaki iki genç; Davut ve Çiğdem rüyanın sabahında yataklarını ıslatmış olarak uyanıyorlar. Hem de üç gece üst üste. Davut rüyasını dedesine, Çiğdem annesine anlatıyor. Paylaşılan rüya bu iki eve de bomba gibi düşüyor. 30 yıldır saklanan sırlar, sanki zincirlerinden boşanmışçasına saklandıkları yerlerden kopup geliyorlar. Yataklarını ıslatan masumların hiç bir şeyden haberleri yok. Ne rüyayı neden gördüklerini biliyorlar, ne de gördükleri rüyanın kendileri için ne kadar önemli olduğunu. Tıpkı Davut’un 30 yıllık dedesi Şadıman Beyefendi’nin (soyadı Beyefendi) dediği gibi; hiç bir şey durup dururken olmuyor, olduruluyor.

Çiğdem’in annesi Sevim Hanım’ın içine bir ateş düşüyor. Yıllar sonra günahlarıyla yüzleşiyor. Siroz hastası kardeşi Selim ve ahretlik komşusu Rüveyde onu konuşması için zorluyor. Davut’un dedesi sırrın tek sahibi değil. O da sırdaş arkadaş meclisini topluyor. Buzdolapçı Ali Fuat, Uzun Sedat, Sağlık Kabinci Kamil. Hepsi sırların artık açığa çıkması gerektiğini biliyor, bu gerçeği kabul ediyor ama nasıl yapacaklarına bir türlü karar veremiyorlar. Onlar anlatmaktan kaçındıkça, kader onlara mesaj yollamaya devam ediyor. Davut’la Çiğdem’in rüyaları kaldığı yerden devam ediyor. Konuşmaktan kaçınmaya çalışmanın anlamı yok. Onlar gerçekleri rüyalarında görmeden evvel, gerçekler usturuplu bir şekilde bu gençlere anlatılmalı. 

12 Ağustos 2010 Perşembe



İnci Gibi Dişler – Zadie Smith

Yazan: nazimo Kategori: Kurgu

İnci Gibi Dişler İngiliz toplumunun ötekilerini, göçmenlerini anlatan bir roman. Roman 1975 yılında başlayıp 90 yılların sonlarına kadar giden bir dönemi kapsıyor. Yer yer yapılan geri dönüşlerle de İkinci Dünya Savaşı’na kadar uzanıyor.

Romanın kalabalık bir kadrosu var. Yıllar önce ülkesi Bengladeş’i terk ederek İngiltere’ye göç eden, hatta II. Dünya Savaşı’nda İngilizler için savaşan Müslüman Samet İkbal, onun kendisinden çok genç karısı Alsana İkbal, (Begüm ve İkbal aileleri çocuklarının evlenmeleri için bir anlaşma yapmışlardı ama Begüm ailesi Samet İkbal için uygun bir eşi ancak 20 yıl sonra doğurabildiği için karı koca arasında bu kadar yaş farkı olmuştu), 

6 Ağustos 2010 Cuma



Amerikanomanyaklar – Serge Rezvani


Yazan: nazimo Kategori: Kurgu

Amerikanomanyaklar 1970 yılında yazılmış ama konusu 2000'li yıllarda geçen, politik bir taşlama romanı. Rezvani, daha o günlerde Amerika’nın yayılmacı politikasını görüp, hissederek, bunun nerelere varabileceği üzerine kehanetlerde bulunmuş, bunu mübalağa sanatıyla da birleştirerek, hem güldürüp hem de şaşırtarak, zaman zaman da bizi kahramanlarına yabancılaştırarak öyküsünü anlatmış.

Kitabımızın kahramanları Cannes’da yaşayan 2 evsiz yaşlı ihtiyar. Kadın olan Loupiote 1931 doğumlu, erkek olan Cypriuche 1928 doğumlu. Birbirlerine deli gibi aşıklar. Civarda çöp tenekeleri ya da parça bohçaları olarak tanınıyorlar. 50 yıldan fazladır el ele bu yolda yürüyorlar ve hayattan zevk alıyorlar. Uzaktan bu kadar zararsız ve zavallı görünen bu çiftin çaresi olamayan bir hastalıkları var. Amerikanomanyaklık.
“Önce şunu söyleyelim ki biz ikimizde amerikanomanyağız. Bir çeşit kaşıntı gibi bir şey bizimki. Tutabilirsen tut kendini. Amerikalı – hart hart hart. Ama sadece Amerikan denizcileri haa! Tombul kurtçuklar gibi beyazlar içinde bıngıl bıngıl görüverdik mi onları iste o zaman, inanılmaz ama, bize bir haller oluyor. Bunları karanlık bir sokak köşesinde haklamadan edemiyoruz. İçimizi bir şey öylesine kemiriyor.


Dostlarım Aşklarım – Marc Levy


Yazan: nazimo Kategori: Kurgu

“Dostlarım Aşklarım” benim “Gelecek Sefere”den sonra okuduğum ikinci Marc Levy kitabı. Yazarın daha basit bir kurgu seçmiş olduğu bu kitapta otuzlarının başındaki 2 arkadaşın hem sıradan hem sıra dışı hayatlarına tanıklık ediyoruz. Antoine Londra’da Fransız mahallesinde yaşayan ve çalışan Fransız bir mimardır. Karısının terk ettiği Antoine küçük oğlu Louis ile birlikte  kendine yeni bir düzen kurmuştur. En yakın arkadaşı Mathias ise Paris’te bir kitapçıda çalışmaktadır ve o da karısı tarafından terk edilmiştir. Karısı Vanessa, küçük kızları Emily’yi de yanına alarak çalışmak üzere Londra’ya gitmiştir. Mathias üç yıldır hem kızının hem de karısının yokluğuna alışmaya çalışmaktadır.

Mathias Londra’da Fransız mahallesinde bir kitapçı dükkanı işletme şansını yakaladığında, ailesini tekrar geri kazanabilmek umuduyla, karşına çıkan fırsatı değerlendirir. Ama evdeki hesap çarşıya tam olarak uymaz ve Mathias Londra’ya geldiğinde, eski karısı küçük kızını da ona bırakarak daha iyi bir iş imkanı için tekrar Paris’e döner.

22 Temmuz 2010 Perşembe



Gelecek Sefere – Marc Levy

Yazan: nazimo Kategori: Fantastik| Kurgu

Gelecek Sefere” Fransız yazar Marc Levy’nin dördüncü romanı ve kitabın arkasında yazdığına göre Fransa’ da 4.000.000 adet satarak bir rekora imza atmış. Ben de 4.000.000 Fransız yanılıyor olamaz deyip, bu kitabı alıp okudum – yalan söyledim, çok sevdiğim bir arkadaşım doğum günü hediyesi olarak aldı - ve diyorum ki, iyi ki de okumuşum.

Yazarın çok akıcı bir dili var. Okurken mizah peşinizi hiç bırakmıyor, soluğunu hep ensenizde hissediyorsunuz.  Kısa bir kitap olmasına rağmen, yoğun bir olaylar örgüsü taşıyor. Hatta bir miktar polisiye tadında bile olduğu söylenebilir.

Daha ilk sayfasından size kitabın gelişimini sorgulamanıza neden olacak açılımlar sunuyor ve kitap boyunca bu sorgulama hiç bitmiyor. Her sayfada yeni bir acaba ile göz göze geliyorsunuz.


Değil Efendi’nin Renk ve Korku Meselleri – İsmail Güzelsoy


Yazan: nazimo Kategori: Kurgu

Biz -okuyucu- bu hikayeyi son meddah ya da kendisinin deyişiyle meselperdaz Değil Efendi’nin ağzından, bir çadır tiyatrosunda, temaşacıların arasında dinlemekteyiz. Dinlediğimiz sadece bir öykü değil. Değil Efendi de sıradan bir meselperdaz değil. O çok güzel hikaye anlatan, sadece hikaye anlatmakla da kalmayıp, hikayesini konuya bağlı küçük göz boyuma oyunlarıyla da şenlendiren bir halk filozofu. Değil Efendi meselinin en başında temaşacıları Tanrı’nın en önce yarattığı “Hiç” ve sonra Hiçliği doldurmak için yarattığı “Şey” ile yüzleştiriyor. Sonra da Şey’i renklerle beziyor. Hiç’i de, Şey’i de, Renkler’i de gözümüzde öyle bir canlandırıyor ki, kendimizi ilk dakikadan, tıpkı çadırdaki diğer temaşacılar gibi Değil Efendi’nin çekim gücüne hevesli bir şekilde bırakıyoruz.

20 Temmuz 2010 Salı



Kraliçe Loana’nın Gizemli Alevi – Umberto Eco

Yazan: nazimo Kategori: Kurgu

Giambattista Bodoni 25 Nisan 1991 tarihinde başına gelen kaza nedeniyle daldığı derin uykudan uyandığında, ne adının Giambattista Bodoni olduğunu, ne içinde bulunduğu yılı,  ne de Paola adında bir karısı, 2 kızı ve 3 torunu olduğunu hatırlıyordu ama Napolyon döneminde yaşamış ünlü bir matbaacı olan  adaşı Giambattista Bodoni’yi gayet iyi hatırlıyordu. Bodoni’nin başına gelen kaza her ne ise –bunu hiç bir zaman öğrenemiyoruz- hafızasında sıra dışı bir hasar bırakmış; tüm entelektüel bilgi birikimi yerli yerinde dururken, şahsına ait tüm anılarını elinden almıştı.  Giambattista Bodoni ya da ailesinin ona seslendiği adıyla Yambo artık geçmişi olmayan bir adamdı. 

Hastaneden evine dönen Yambo, hem ailesiyle, hem dostlarıyla hem de işiyle yeniden tanışmak zorundaydı. Bir karısı olması güzeldi, Paola tatlı ve anlayışlı bir kadına benziyordu ama kazadan önce onunla ilişkisi nasıldı, bunca yılın ardından onu hala seviyor muydu, çok sık kavga ederler miydi? Bunların hiç birini hatırlamıyordu. Kendisinin sahaf olduğunu söylemişlerdi. İş yerine gittiğinde sahip olduğu eski kitaplar karşısında şaşkınlığa kapıldı. Çok kıymetli kitapları vardı. Her bir kitabın basım yılına, basıldığı matbaaya, dizgisine, cildine baktığında o kitabın kıymetini, değerini, nerede satılabileceğini biliyordu ama o kitabın sahibi olduğunu, ne zaman ve nereden aldığını hatırlamıyordu.

15 Temmuz 2010 Perşembe



Kaptanın Teknesi – Sezgin Kaymaz


Yazan: nazimo Kategori: Fantastik| Kurgu

Durmamalı, dinlenmemeli ve yazmalıyım ‘O’ nu. Uyumamalıyım, yemek de yememeliyim gerekirse ve zamanında bitirmeliyim… Yoksa ‘O’nun kim olduğunu benden başka bilen de olmayacak…Üç gün önce başladı her şey… sadece üç gün önce…

Hacettepe Üniversitesi, Beytepe Kampüsü’nde İngiliz dili ve edebiyatında eğitim gören Selen ve Cavidan için sıradan bir gün. Aslında onları sınıfın diğer öğrencilerinden ayıran bir özellikleri var. İkisi de üniversiteye 5 sene rötarlı olarak başlamışlar, yani sınıf arkadaşlarından 5 sene  daha yaşlılar. Aralarındaki arkadaşlık ilişkisini çok değişik kelimelerle tanımlamak mümkün. Çok samimi arkadaşlık, sıkı dostluk, birbirine destek olunan arkadaşlık, arkadan vuran arkadaşlık, birbirinin kuyusunu kazan arkadaşlık, kötü gün dostluğu. Hepsini söylemek mümkün.

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Jonathan Strange ve Bay Norrell - Susanna Clarke

(Elfy - Edebiyat)

“İngiltere’ye iki büyücü gelecekİlki benden korkacak, ikincisi beni görme özlemiyle yanacak,İlkini hırsızlar ve katiller yönetecek, ikincisi kendi yıkımında suç ortağı olacak,İlki kalbini karanlık bir ormanda karlar altına gömecek ama yine de sızladığını hissedecek,İkincisi en değerli varlığını düşmanının elinde görecek…İlki hayatını yalnız geçirecek, kendi kendisinin gardiyanı olacak,İkincisi ıssız yollarda yürüyecek, başında fırtına, yüksek bir tepede karanlık bir kule arayacak…”

Kitabı keşfetmem, Neil Gaiman sayesinde oldu. Neil Gaiman “Jonathan Strange ve Bay Norrel hic kuşkusuz İngiliz fantastik romanının son yetmiş yılda yazılmış en mükemmel örneği…” diyerek selamlamış kitabı. Bana da okumak kaldı elbette. (Neil Gaiman asla göz ardı edemeyeceğim isimlerden biri ve bunu söylerken İngiliz fantastik romanı ile İngiltere’de yazılmış fantastik romanı birbirinden ayırdığını belirtmek isterim. Yüzüklerin Efendisi gibi son derece başarılı epik fantastik anlatıları, bunlar İngiltere’de yazılmışsa da “İngiliz” fantastik romanı kabul etmiyor. 


7 Temmuz 2010 Çarşamba



Sincap – İsmail Güzelsoy

Yazan: nazimo Kategori: Kurgu

İsmail Güzelsoy Banknot Üçlemesi adını verdiği serinin ilk kitabı Sincap’da bize 1966 kışında geçen bir kaçış öyküsü anlatıyor. 

İskender Sof tanınmış bir şairdir. Milli İstihbarat Ajanları peşindedir. Haydarpaşa Garında bulunma sebebi ise, onu sevdiklerinden ve vatanından uzaklaştıracak olan bir kaçış serüvenine başlamak üzere oluşudur. Trenin kalkmasına 6 dakika kala, kalabalıkta kendisi bekleyen ajanlar Metin’le Mustafa’yı –Şişman- görür. Bu karşılaşma İsmail Sof’a gerçekten acı verir. Çünkü kaçış planını sadece 3 kişi ile paylaşmıştır ki, bunlardan biri sevgili karısı Bihter’dir ve onlardan herhangi biri tarafından ihbar edilmiş olmak yerine Sabahattin Ali’nin kaderini paylaşmayı tercih etmektedir. Tren kalkerken, son dakikada Başkent Ekspresinin arkasından koşarak son vagonu yakalamayı başarmış, Şişman’ın attığı kurşunlardan kıl payı da olsa kaçabilmiştir. Artık kaçış planı deşifre olduğuna göre yeni durumda neler yapması gerektiğine karar vermek zorundadır.

22 Haziran 2010 Salı




İstanbul Hatırası-Ahmet Ümit

Yazan: nazimo Kategori: Kurgu| Polisiye

"İlk kurban Sarayburnu’nda, Atatürk heykelinin hemen önünde bulunmuştu. Cesedin kolları yukarıya doğru uzatılmış, avuç içleri birbirine bakacak şekilde, elleri naylon iple bileklerinden bağlanmıştı. Cesedin iki yana açılmış ayakları deniz yönüne çevriliydi. Ölünün ayaklarının işaret ettiği yerde, iki çilekeş şehir hatları vapuru, denizin iki ağır işçisi, usulca kıpırdayan maviliğin üzerinde köpükten şeritler bırakarak geçiyordu. İnce bir esinti vardı Sarayburnu’nda. Süt mavisi bir aydınlık. Ortalık mis gibi deniz kokuyordu."
Gökyüzünde solmakta olan yarım ay hem cesede hem de  vapurlara eşlik ediyordu.


Cinayeti araştırmak, Ahmet Ümit’in bize tanıştırdığı eski dostlar Komiser Nevzat ve adamları Ali ile Zeynep’e düşüyor. Cesedin birbirine sıkıca bağlanmış ellerinin arasında bir sikke buluyorlar. Sikkenin üzerindeki portreden yola çıkan  Komiser Nevzat ve arkadaşları önce  Tanrı Poseidon’un oğlu Kral Byzas’a, ondan da Kral Byzas’ın, bugün Sarayburnu’nun olduğu yerde M.Ö. 660 yılında kurduğu Byzantion Krallığı’na ulaşıyorlar.

10 Haziran 2010 Perşembe



Kar Kokusu - Ahmet Ümit

Yazan: nazimo Kategori: Gerilim

Kar Kokusu, Ahmet Ümit’in Moskova’nın karları altında geçen politik gerilim romanı. Türkiye’de 1980 ihtilali yaşanmıştır ve asker Türkiye’deki sol örgüt ve parti üyelerine karşı büyük bir sürek avı başlatmış ve yakalananlar hepimizin bildiği malum süreçlerden geçmektedirler. Türkiye’nin bu karışık zamanlarda bir grup TKP parti üyesi yoldaş, Moskova’nın kuzeybatısında Kurkino’da, Uluslararası Leninizm Enstitüsünde, Sovyetler Birliği Komünist Partisinin davetlisi olarak eğitim görmektedir.  Uluslararası Leninizm Enstitüsü  tüm dünyadan yoldaşların geldiği ve Marksizm konusunda eğitim aldığı bir okuldur. Yani gün içinde 72 milletten 72 lisanı duymak mümkündür.

O günlerde Sovyetler Birliği’nde değişim ve yeniden yapılanma sözcükleri evvelce hiç kullanılmadığı kadar çok telaffuz edilmeye  ve tekrar tekrar söylenmeye başlanmış olup, devrim biraz yorgun gözükmektedir.

31 Mayıs 2010 Pazartesi



Veronica – Nicholas Christopher

Yazan: nazimo Kategori: Fantastik| Kurgu

Leo, Manhattan’da, Waverly Place sokağının yine Waverly Place sokağıyla kesiştiği olasılık dışı bir noktada karlı ve rüzgarlı bir gecede onunla karşılaştı. Kadının kıyafetleri simsiyahtı, başındaki şapkanın altından uzun siyah saçları sırtına doğru dökülüyordu ve yere düşürdüğü anahtarlarını arıyordu. Leo karların arasında bulduğu anahtarları kıza verirken, bu anahtarlarla kendisi için tarifsiz bir maceranın kapısını açtığından habersizdi. Bu Leo’nun Veronica’yı ilk görüşüydü. İkinci kez gördüğünde, kendisine bakan gözlerin birinin mavi birinin yeşil olduğunu fark etti.

Veronica’nın hayatına girmesiyle birlikte, Leo kendini açıklanamaz bir dizi olayın  içerisinde buldu. Veronica’nın karşısına nerede ve ne zaman çıkacağını bilmeyen Leo, her buluşmanın ardından gözlerini  karmakarışık rüyalar gördüğü gecelerin sabahına açıyordu. Sonra bu gördüklerinin rüya değil de bilinmeyen zamanlara sihirbazın dönüşü hakkında bilgi toplamak için yapılan yolculuklar olduğunu anlayacaktı.

25 Mayıs 2010 Salı



Sandık Odası – Sezgin Kaymaz

Yazan: nazimo Kategori: Fantastik| Öykü


Bazı hikayeler beni gerçekten güldürdü; şişman bir ailenin diyet serüveninin anlatıldığı “Geleneksel Kömüş Günü Şenlikleri” isimli öykü gibi. Hikaye aşırı şişmanlığın neden olduğu tüm rezilliği en ince detayına kadar  gözümüze sokarak anlatırken, bir yandan da lezzetli yemekleri mideye lüpletmenin ölümcül zevkini bize tattırıyor. Okurken hem güldüm, hem imrendim, hem de iğrendim.

Gecenin zifiri karanlığında, korkusuzluğunu arkadaşlarına ispatlamak için, mezarlıkta helva kavuran Korkusuz’un ve onun nasıl korkacağını seyretmeye gelen arkadaşlarının hem komik, hem de ürkünç öyküsü “Helva” alacakaranlık kuşağı hikayelerinden fırlamış gibiydi. Okurken güldüm ama, bir taraftan da tırsmadım desem yalan olur yani.

20 Mayıs 2010 Perşembe


Katilin Uşağı – Algan Sezgintüredi

Yazan: nazimo Kategori: Kurgu| Polisiye

Katilin Şeyi’nde tanışıp, Katilin Meselesi’nde kaynaştığımız acemi acar dedektifler Vedat Kurdel ve Tefo ile tekrar birlikteyiz. 

Vedat ve Tefo meslekte geçirdikleri 4 yılın ve gösterdikleri başarıların ardından hatırı sayılır bir üne kavuşmuşlar. Vedat’ın 2017 yılından anlattığı bu macera, Haracı ailesinin Polonezköy’deki  saray yavrusu evlerinde verdikleri 2009 yılı bahar partisinde başlıyor. Normal şartlar altında asla davet edilmeyecekleri bu partide bulunma sebepleri de iş. Görev başındalar. Zengin bir kocanın boynuzlarını kontrol ediyorlar; adamın boynuzları var mı, yok mu diye. İşlerini tamamlayıp tam da partiden ayrılacakları esnada, parti Vedat ve Tefo için ve de herkes için hiç beklenmedik bir şekilde sonlanıyor. Tıpkı filmlerde olduğu gibi, eli silahlı 6 adam partiyi basarak, davetlilerin üzerine kurşun yağdırıyor. Saldırganlar, korumalar tarafından etkisiz hale getirilinceye kadar oluşan bilanço ise çok ağır. Toplam kayıp saldırganlarla birlikte 30 kişi, bir o kadar da yaralı var. Neyse ki, Vedat ve Tefo bu saldırıyı yara almadan atlatıyorlar.

17 Mayıs 2010 Pazartesi



Yokyer – Neil Gaiman



Yazan: nazimo Kategori: Fantastik| Kurgu


Richard Londra’ya gideli neredeyse 4 yıl olmuştu. İyi bir işi, çok güzel ama biraz fazla talepkar bir nişanlısı vardı. Hayat onun için kendi rutinini yakalamıştı. 

Bir akşam kaldırımda kanlar içinde yatan bir kıza, Door’a rastladı ve hayatının ritmi bozuldu. Kız polise haber verilmesine ve hastaneye götürülmeye şiddetle itiraz ediyordu. Onu yolun ortasında, yaralı ve çaresiz bir şekilde bırakamayan Richard, nişanlısı Jessica’nın tüm itirazlarına rağmen kızı evine götürdü. Kız da Londra’da yaşıyordu, ama Richard’ın yaşadığı kısmında değil. Yani Richard Londra’nın üstünde yaşıyordu, o ise, kaldırım kenarlarındaki mazgal kapaklarının arasından bakıldığında görünen ve Londra’dan sızan her şeyin biriktiği aşağı Londra’da.

Ailesi katledilmişti. Ailesini öldüren Bay Vandemar ve Bay Croup şimdi de onun peşindeydiler. Hatta Richard’ın evine kadar gelip, kızı vermesi için onu tehdit bile etmişlerdi. Kimsenin karşılaşmak istemeyeceği kadar korkunçtular. Çünkü yüzlerce yıldır her çeşit canlıya her çeşit kötülüğü büyük bir zevkle yapıyorlardı ve bugüne dek kullanmadıkları cinayet ve işkence yöntemi kalmamıştı. Richard’ın da yardımıyla, aşağı Londra’ya mahsus haberleşme yöntemleriyle dostlarına ulaşan Door, ertesi sabah, Richard’ın hayatından, geldiği gibi aniden çıkıp gitti.

11 Mayıs 2010 Salı



Katilin Meselesi – Algan Sezgintüredi


Yazan: nazimo Kategori: Kategori Dışı| Kurgu| Polisiye

Katilin Şeyi romanından tanıdığımız acemi dedektifler Vedat Kurdel ve ortağı Tefo yeni bir macerayla karşımıza çıkıyorlar. Ama durumlar biraz değişmiş. İlk kitaptaki seri katilin bulunmasının üzerinden yaklaşık 1 sene geçmiş, bu arada Tefo, Ayla ile evlenmiş, balayına gitmiş. Vedat kendisini biraz kandırılmış, biraz terk edilmiş hissediyor, çünkü Tefo, Ayla ile gezerken Vedat’ın ruhu bile duymamış. 10 yaşından beri yediğinin içtiğinin ayrı gitmediği, kendisi gibi ailesiyle birlikte yaşayan –böylece kendisine bir hayat kurması gerektiğini, artık kazık kadar adam olduğunu söyleyen ailesine; bakın Tefo da ailesiyle yaşıyor, ne var ki bunda diyebildiği can dostunu bundan böyle Ayla ile paylaşmak zorunda olduğunun farkına varmış. İçinde arada sırada baş gösteren bir kıskançlık duygusu var ve o bunu bastırmaya çalışıyor.

Vedat’ın asker arkadaşı Davut, yıllardan sonra Vedat’ı arayarak ondan yardımını istiyor. 

Vedat, biraz da yeni evlileri baş başa bırakabilmek için, bu davete yalnız gidiyor. Davut Ege’de Pınarkesen isimli kasabada kız kardeşiyle birlikte bir pansiyon işletiyor. Kasaba ünlenmeye başlayan şarapları ve yakınlarında bulunan Roma döneminden kalma antik kalıntılar sayesinde yeni yeni turistlerin ilgisini çekmeye başlamış bir yer.

1 Mayıs 2010 Cumartesi

Katilin Şeyi - Algan Sezgintüredi



Yazan: nazimo Kategori: Kurgu| Polisiye

Kahramanımızın adı Vedat Kurdel. Özel dedektif. Bir de ortağı var. Can dostu Tefo. Asıl adı Tevfik ama, adının yanlış söylenmesinin önüne geçemediği için kendisine kısaca Tefo denmesini istiyor. Vedat ve Tefo kitabın başında henüz dedektif değiller ama, sonunda oluyorlar. Yada Tefo’nun babasının -ki kendisi polis emeklisi babacan bir amcadır ve çıkan özel dedektiflik yasası sayesinde bu iki adama bir iş sahası sağlamıştır- dediği gibi ha oldu ha olacak kıvama geliyorlar. 

Kitapta anlatılan olaylar 2005 yılında acemi dedektiflerimiz 35 yaşındayken başlarından geçiyor. Ama Vedat Kurdel kitabı 2015 yılında yazıyor. Kahramanımız, boylu poslu, yakışıklı bir genç ve etkileyici bir ses tonuna sahip. Kadınlar üzerinde karşı konulamaz bir etkisi var. Ayrıca güçlü kuvvetli bir adam. Postu kolay kolay kaptırmıyor. Dövüş sanatlarında fazla teknik bilgisi yok ama, iri cüssesi sayesinde kodu mu oturtuyor. Zaten önemli olan sonuca ulaşmak, kullanılan yöntem  değil. Kendisinin çok zeki olmadığını düşünüyor. Tefo ise fizik olarak Vedat Kurdel'in tam zıttı. Kısa boylu, kavruk, kara kuru  ama Vedat onun zehir gibi bir kafası olduğunu düşünüyor.  Bu durumda kendiliğinden, ekibin vitrini Vedat, beyni ise Tefo oluyor.

20 Nisan 2010 Salı


Önemsiz Bir Adamın Günlüğü – Weedon ve George Grossmith

Yazan: nazimo Kategori: Kategori Dışı

Önemsiz Adamın Günlüğü; dönemin ünlü komedyeni, oyun yazarı ve bestecisi George Grossmith ve kardeşi ressam Weedon Grossmith tarafından, o günlerde çok revaçta olan ünlülerin ve aristokratların hayat hikayelerine nazire olarak yazılmış ve 1888-1889 yılları arasında İngiliz mizah dergisi Punch’da tefrika halinde yayınlanmıştır.

Önemsiz Bir Adamın Günlüğü’ndeki “önemsiz adam”ın adı Charles Pooter’dir. Kendisi karısı ile birlikte bir banliyöde oturan ve Londra’da memur olarak çalışan orta yaşlı, orta sınıftan, beyaz ırka mensup bir adamdır. Bir oğlu vardır. En büyük amacı oğlunu da kendi çalıştığı şirkette işe yerleştirebilmektir.

Charles Pooter bir gün başından geçen olaylarla ilgili olarak günlük tutmaya karar verir. Tuttuğu günlük; yaşadığı hayat gibi heyecandan çok uzak, sıradanlığa çok yakındır. Charles Potter; kısa, yalın ve basit cümlelerle tuttuğu günlüğünde; yeni taşındığı evinde, karısı, sonradan yanlarına taşınan oğlu, evdeki hizmetçileri, komşuları, banliyö esnafıyla olan ilişkilerini anlatmaktadır. Kitaptaki çizimler Weegon Grossmith’e aittir.