22 Haziran 2010 Salı




İstanbul Hatırası-Ahmet Ümit

Yazan: nazimo Kategori: Kurgu| Polisiye

"İlk kurban Sarayburnu’nda, Atatürk heykelinin hemen önünde bulunmuştu. Cesedin kolları yukarıya doğru uzatılmış, avuç içleri birbirine bakacak şekilde, elleri naylon iple bileklerinden bağlanmıştı. Cesedin iki yana açılmış ayakları deniz yönüne çevriliydi. Ölünün ayaklarının işaret ettiği yerde, iki çilekeş şehir hatları vapuru, denizin iki ağır işçisi, usulca kıpırdayan maviliğin üzerinde köpükten şeritler bırakarak geçiyordu. İnce bir esinti vardı Sarayburnu’nda. Süt mavisi bir aydınlık. Ortalık mis gibi deniz kokuyordu."
Gökyüzünde solmakta olan yarım ay hem cesede hem de  vapurlara eşlik ediyordu.


Cinayeti araştırmak, Ahmet Ümit’in bize tanıştırdığı eski dostlar Komiser Nevzat ve adamları Ali ile Zeynep’e düşüyor. Cesedin birbirine sıkıca bağlanmış ellerinin arasında bir sikke buluyorlar. Sikkenin üzerindeki portreden yola çıkan  Komiser Nevzat ve arkadaşları önce  Tanrı Poseidon’un oğlu Kral Byzas’a, ondan da Kral Byzas’ın, bugün Sarayburnu’nun olduğu yerde M.Ö. 660 yılında kurduğu Byzantion Krallığı’na ulaşıyorlar.

10 Haziran 2010 Perşembe



Kar Kokusu - Ahmet Ümit

Yazan: nazimo Kategori: Gerilim

Kar Kokusu, Ahmet Ümit’in Moskova’nın karları altında geçen politik gerilim romanı. Türkiye’de 1980 ihtilali yaşanmıştır ve asker Türkiye’deki sol örgüt ve parti üyelerine karşı büyük bir sürek avı başlatmış ve yakalananlar hepimizin bildiği malum süreçlerden geçmektedirler. Türkiye’nin bu karışık zamanlarda bir grup TKP parti üyesi yoldaş, Moskova’nın kuzeybatısında Kurkino’da, Uluslararası Leninizm Enstitüsünde, Sovyetler Birliği Komünist Partisinin davetlisi olarak eğitim görmektedir.  Uluslararası Leninizm Enstitüsü  tüm dünyadan yoldaşların geldiği ve Marksizm konusunda eğitim aldığı bir okuldur. Yani gün içinde 72 milletten 72 lisanı duymak mümkündür.

O günlerde Sovyetler Birliği’nde değişim ve yeniden yapılanma sözcükleri evvelce hiç kullanılmadığı kadar çok telaffuz edilmeye  ve tekrar tekrar söylenmeye başlanmış olup, devrim biraz yorgun gözükmektedir.

31 Mayıs 2010 Pazartesi



Veronica – Nicholas Christopher

Yazan: nazimo Kategori: Fantastik| Kurgu

Leo, Manhattan’da, Waverly Place sokağının yine Waverly Place sokağıyla kesiştiği olasılık dışı bir noktada karlı ve rüzgarlı bir gecede onunla karşılaştı. Kadının kıyafetleri simsiyahtı, başındaki şapkanın altından uzun siyah saçları sırtına doğru dökülüyordu ve yere düşürdüğü anahtarlarını arıyordu. Leo karların arasında bulduğu anahtarları kıza verirken, bu anahtarlarla kendisi için tarifsiz bir maceranın kapısını açtığından habersizdi. Bu Leo’nun Veronica’yı ilk görüşüydü. İkinci kez gördüğünde, kendisine bakan gözlerin birinin mavi birinin yeşil olduğunu fark etti.

Veronica’nın hayatına girmesiyle birlikte, Leo kendini açıklanamaz bir dizi olayın  içerisinde buldu. Veronica’nın karşısına nerede ve ne zaman çıkacağını bilmeyen Leo, her buluşmanın ardından gözlerini  karmakarışık rüyalar gördüğü gecelerin sabahına açıyordu. Sonra bu gördüklerinin rüya değil de bilinmeyen zamanlara sihirbazın dönüşü hakkında bilgi toplamak için yapılan yolculuklar olduğunu anlayacaktı.

25 Mayıs 2010 Salı



Sandık Odası – Sezgin Kaymaz

Yazan: nazimo Kategori: Fantastik| Öykü


Bazı hikayeler beni gerçekten güldürdü; şişman bir ailenin diyet serüveninin anlatıldığı “Geleneksel Kömüş Günü Şenlikleri” isimli öykü gibi. Hikaye aşırı şişmanlığın neden olduğu tüm rezilliği en ince detayına kadar  gözümüze sokarak anlatırken, bir yandan da lezzetli yemekleri mideye lüpletmenin ölümcül zevkini bize tattırıyor. Okurken hem güldüm, hem imrendim, hem de iğrendim.

Gecenin zifiri karanlığında, korkusuzluğunu arkadaşlarına ispatlamak için, mezarlıkta helva kavuran Korkusuz’un ve onun nasıl korkacağını seyretmeye gelen arkadaşlarının hem komik, hem de ürkünç öyküsü “Helva” alacakaranlık kuşağı hikayelerinden fırlamış gibiydi. Okurken güldüm ama, bir taraftan da tırsmadım desem yalan olur yani.

20 Mayıs 2010 Perşembe


Katilin Uşağı – Algan Sezgintüredi

Yazan: nazimo Kategori: Kurgu| Polisiye

Katilin Şeyi’nde tanışıp, Katilin Meselesi’nde kaynaştığımız acemi acar dedektifler Vedat Kurdel ve Tefo ile tekrar birlikteyiz. 

Vedat ve Tefo meslekte geçirdikleri 4 yılın ve gösterdikleri başarıların ardından hatırı sayılır bir üne kavuşmuşlar. Vedat’ın 2017 yılından anlattığı bu macera, Haracı ailesinin Polonezköy’deki  saray yavrusu evlerinde verdikleri 2009 yılı bahar partisinde başlıyor. Normal şartlar altında asla davet edilmeyecekleri bu partide bulunma sebepleri de iş. Görev başındalar. Zengin bir kocanın boynuzlarını kontrol ediyorlar; adamın boynuzları var mı, yok mu diye. İşlerini tamamlayıp tam da partiden ayrılacakları esnada, parti Vedat ve Tefo için ve de herkes için hiç beklenmedik bir şekilde sonlanıyor. Tıpkı filmlerde olduğu gibi, eli silahlı 6 adam partiyi basarak, davetlilerin üzerine kurşun yağdırıyor. Saldırganlar, korumalar tarafından etkisiz hale getirilinceye kadar oluşan bilanço ise çok ağır. Toplam kayıp saldırganlarla birlikte 30 kişi, bir o kadar da yaralı var. Neyse ki, Vedat ve Tefo bu saldırıyı yara almadan atlatıyorlar.

17 Mayıs 2010 Pazartesi



Yokyer – Neil Gaiman



Yazan: nazimo Kategori: Fantastik| Kurgu


Richard Londra’ya gideli neredeyse 4 yıl olmuştu. İyi bir işi, çok güzel ama biraz fazla talepkar bir nişanlısı vardı. Hayat onun için kendi rutinini yakalamıştı. 

Bir akşam kaldırımda kanlar içinde yatan bir kıza, Door’a rastladı ve hayatının ritmi bozuldu. Kız polise haber verilmesine ve hastaneye götürülmeye şiddetle itiraz ediyordu. Onu yolun ortasında, yaralı ve çaresiz bir şekilde bırakamayan Richard, nişanlısı Jessica’nın tüm itirazlarına rağmen kızı evine götürdü. Kız da Londra’da yaşıyordu, ama Richard’ın yaşadığı kısmında değil. Yani Richard Londra’nın üstünde yaşıyordu, o ise, kaldırım kenarlarındaki mazgal kapaklarının arasından bakıldığında görünen ve Londra’dan sızan her şeyin biriktiği aşağı Londra’da.

Ailesi katledilmişti. Ailesini öldüren Bay Vandemar ve Bay Croup şimdi de onun peşindeydiler. Hatta Richard’ın evine kadar gelip, kızı vermesi için onu tehdit bile etmişlerdi. Kimsenin karşılaşmak istemeyeceği kadar korkunçtular. Çünkü yüzlerce yıldır her çeşit canlıya her çeşit kötülüğü büyük bir zevkle yapıyorlardı ve bugüne dek kullanmadıkları cinayet ve işkence yöntemi kalmamıştı. Richard’ın da yardımıyla, aşağı Londra’ya mahsus haberleşme yöntemleriyle dostlarına ulaşan Door, ertesi sabah, Richard’ın hayatından, geldiği gibi aniden çıkıp gitti.

11 Mayıs 2010 Salı



Katilin Meselesi – Algan Sezgintüredi


Yazan: nazimo Kategori: Kategori Dışı| Kurgu| Polisiye

Katilin Şeyi romanından tanıdığımız acemi dedektifler Vedat Kurdel ve ortağı Tefo yeni bir macerayla karşımıza çıkıyorlar. Ama durumlar biraz değişmiş. İlk kitaptaki seri katilin bulunmasının üzerinden yaklaşık 1 sene geçmiş, bu arada Tefo, Ayla ile evlenmiş, balayına gitmiş. Vedat kendisini biraz kandırılmış, biraz terk edilmiş hissediyor, çünkü Tefo, Ayla ile gezerken Vedat’ın ruhu bile duymamış. 10 yaşından beri yediğinin içtiğinin ayrı gitmediği, kendisi gibi ailesiyle birlikte yaşayan –böylece kendisine bir hayat kurması gerektiğini, artık kazık kadar adam olduğunu söyleyen ailesine; bakın Tefo da ailesiyle yaşıyor, ne var ki bunda diyebildiği can dostunu bundan böyle Ayla ile paylaşmak zorunda olduğunun farkına varmış. İçinde arada sırada baş gösteren bir kıskançlık duygusu var ve o bunu bastırmaya çalışıyor.

Vedat’ın asker arkadaşı Davut, yıllardan sonra Vedat’ı arayarak ondan yardımını istiyor. 

Vedat, biraz da yeni evlileri baş başa bırakabilmek için, bu davete yalnız gidiyor. Davut Ege’de Pınarkesen isimli kasabada kız kardeşiyle birlikte bir pansiyon işletiyor. Kasaba ünlenmeye başlayan şarapları ve yakınlarında bulunan Roma döneminden kalma antik kalıntılar sayesinde yeni yeni turistlerin ilgisini çekmeye başlamış bir yer.