13 Mart 2016 Pazar

Profesyonel - İstanbul Devlet Tiyatrosu


(Nazimo - Tiyatro)

Tek perde

Yazan: Duşan Kovaçeviç
Çeviren: Başar Sabuncu - Bilge Emin
Rejisör: Işıl Kasapoğlu
Dekor Tasarım: Nurettin Özkönü
Işık Tasarım: Önder Arık
Besteci Cenap Oğuz
Kostüm Tasarım: Gülümser Erigür

Oyuncular:
Luca Laban: Bülent Emin Yarar
Teodor Teya Kray: Yetkin Dikinciler
Martha: Güler Çehreli
Kaçık: Cenap Oğuz


Bu oyuna ilk kez 16 Ocak 2016'da seyretme şansım oldu. Fakat oyuna o kadar zor bilet buldum ki. Biletler satışa çıkar çıkmaz 10 dakikada tükeniyor. Gişe açılışıyla internet gişesi açılışı arasındaki o 10 dakika o kadar önemli ki. Allahdan ilk denememde oyun Cevahir sahnesindeydi ve salon 300 kişilikti de zor bela 3 bilet almayı başardım. Ama arkalardan alabildim bileti. Seyrettiğimde görüş mesafesi yüzünden bir şeyleri kaçırdığım hissini hiç yenemedim. Boynum bükük kaldı yani. 





Oyunun yazarı Duşan Kovaçeviç, aynı zamanda Emir Kustarica'nın Underground filminin de senaryosunu yazmış. Muhteşem metin, muhteşem oyuncularla seyrine doyulmaz bir oyun olmuş. Ben oyuna bilet alırken aklımda Yetkin Dikinciler'i sahnede seyredecek olmanın heyecanı vardı ama Luca Laban emekli polis rolünde Bülent Emin Yarar harikalar yaratmış. Seyretmeye doyamadım. Arasız olarak iki saat oynanan oyunda insana dair o kadar çok duygu var ki. Hadi oyunun konusundan da çok kısacık bahsedeyim. Aslında oyunun keyfi kaçsın istemiyorum. Herkes kendi profesyonelini kendi keşfetmeli yani. Tito'nun ölümünden sonra devir değişmiş, eskiler ö kaka olurken, koltukları yeni insanlar doldurmuştur.  Bunlardan bir tanesi de Tito devrinin sakıncalı çocuğu Teya Kray'dır. 


Teya Kray bir yayın evine genel müdür olarak atanmıştır. Tam da 40 yaşına bastığı gün iş yerine bir elinde evrak çantası bir elinde de kocaman bir bavul taşıyan kısa boylu, hırpani görünümlü bir adam gelir. Teya'yı görmek ister. Üstelik doğum günü olduğunu bilmektedir ve her halinden Teya'yı çok iyi tanıdığı da bellidir. Teya'nın, adının Luca Laban olduğunu söyleyen bu adamın kim olduğu, hayatında ne gibi bir yeri olduğu hususunda en ufak bir fikri yoktur. İkisi koca bir öğleden sonrayı beraber geçirecek ve geçmişin gölgeli yollarında dolaşacaklardır. 


Üstelik laf lafı, laf duyguları açarken, onlarla beraber belki biz de geçmişimizi gözden geçirmek ihtiyacı hissedeceğiz. O kadar tanıdık duygular, pişmanlıklar, mutluluklar vardı ki oyunda. 


Hele de müzikler. Sizi alıp götüren, kimi zaman gıdıklayan ve dikkatinizi oyuna yönelten, oyunbaz Balkan müzikleri. Hele bir de dans sahnesi vardı ki, bana underground filmini hatırlattı biraz. 

(İşte o müzik)

Tadının damağımda kaldığı bir oyun olunca bir daha seyretmek farz olmuştu tabi. İkinci kez de oyunu 13 Mart 2016 da yine Cevahir sahnesinde seyrettim. Bu sefer azmettim, sabah 7'de kuyruğa girip adımı ilk sıradan bilet kuyruğuna yazdırmayı başardım ve oyunu 5. sıradan seyrettim. Ama bu sefer Luca Laban'ı tekrar seyredebilmek için almıştım biletleri. Benim favori profesyonelim Luca Laban oldu ilk seyredişten sonra. Hiç sıkılmadım. Önden izlediğim için daha bile fazla keyif aldım. Dans sahnesi yine nefisti. Metnin mizah dozu çok iyi ayarlanmıştı. Anlık hüzünlerle frenlenen tadında bir mizah. İkinci seyredişimde de espriler bayatlamamıştı. Hepsine yine güldüm. Bu arada önümün sağında bu oyuna 7. kez geldiğini bildiğim bir seyirci oturuyordu. arada gözüm ona takılıyordu, hala gülüyor mu acaba esprilere diye. Valla en az benim kadar eylendi yine. 

(Bu da oyunun nefis müziği)

Ve her iki seyredişimde de tüm tiyatro ayakta dakikalarca alkışladı oyuncuları. Ve oyuncuların yüzündeki o haklı gurur. 

Söylesem mi, söylemesem mi bilemiyorum ama ben Nisan ayında da bu oyuna yine gelmek istiyorum.

2010 yılı Bülent Yarar Afife jale en iyi erkek oyuncu ödülü




Kendime Not:
İlk seyrediş bizim takım, ben, annem ve kızım
İkinci seyrediş bizim takım; ben, kızım, gülden, adnan amca, esen teyze, ceylan

Kendime Resim 1










Kendime Resim 2









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder