3 Temmuz 2009 Cuma



Amerikan Tanrıları – Neil Gaiman


Yazan: nazimo Kategori: Fantastik| Kurgu

Tanrılar mı daha güçlüdür yoksa insanlar mı? Tanrılar insanların kaderlerini değiştirebilirler; bunu biliyoruz ama insanlar tanrıların kaderini değiştirebilir mi?

Kitabımızın kahramanı Gölge, hapishanede geçen 3 yılın sonunda tahliyesine bir gün kala, çok sevdiği karısının bir trafik kazasında öldüğünü öğrenir ve cenazeye yetişebilmesi için erken salıverilir. Bu haberi almadan beş dakika evvel, yanına dönmeyi dört gözle beklediği bir karısı, evi ve kendisi bekleyen bir işi olan Gölge, duyduğu haberden dolayı uyuşmuş bir şekilde yola koyulur. Aslında durum umduğundan daha kötüdür. Karısının ölümünün ardındaki gerçekler ve kendisini beklediğini zannettiği işinin de yok olması nedeniyle, uçakta tanıştığı Çarşamba adındaki esrarengiz yaşlı adamın iş önerisini kabul eder. Artık onun için çalışacak, ufak tefek getir götür işlerini yapacak, bir de patronu ölürse onun başında nöbet tutacaktır. Gölge’nin, kabul ettiği bu çok basit gibi gözüken işin, hayatını nasıl değiştireceğine dair hiç bir fikri yoktur, zaten yaşanacakların da önceden tahmin edilebilmesi hiç bir ölümlü için mümkün değildir.


Amerika toprakları yüzlerce yıl boyunca dünyanın dört bir yanından göç aldı. Gelenlerin kimi kendi istekleriyle geldiler, kimileri de zorla getirildiler. Gelirken yanlarında tanrılarını ve kendi kültürlerinin büyülü yaratıklarını da beraberlerinde getirdiler. Önceleri onlara sahip çıksalar da, zamanla onları unutarak terk ettiler. Neredeyse terk edilmek üzere olan tanrılar ve büyülü yaratıklar, günümüz Amerikasında geçmişlerine uygun işlerde çalışarak var olma savaşını sürdürüyorlar. Slavların ölüm tanrısı Czernebog, mezbahadan emekli yaşlı bir adam. Görevi ise, elindeki balyozuyla, kesime gidecek büyük baş hayvanların bir vuruşta öldürmek. Mısır'ın ölüm tanrıları, Bay İbis ve Jacquel adıyla, yüzlerce yıldır bu topraklarda kapitalizme karşı direnen ve bağımsız olarak çalışan bir cenaze levazımatçısını işletiyorlar. Çünkü günümüzde ölüm bile bir endüstri olmuş ve cenaze işleri zincir mağazalarda yapılıyor.

Eski tanrılar topraklarına tutunmaya çalışırken, yeni gelenlerin  bu topraklarda kurduğu sistem de zaman içinde kendi yeni tanrılarını yaratıyor. Kredi kartı tanrıları, karayolu tanrıları, internet tanrıları, medya tanrıları, neon tanrıları, televizyon tanrıları, para tanrıları ve daha bir çokları.

Eski tanrılar en çok unutulmaktan korkuyorlar, çünkü unutulan tanrılar sonsuza kadar yok oluyor. Koyu renk güneş gözlükleri ve siyah takım elbiseleri içindeki  tüm havalı ve snop görünüşlerine rağmen, yeni tanrılar da, en çok unutulmaktan korkuyor. Çünkü bugünün geleceği yarının dünü olacaktır ve sistem bütün hızıyla yeni tanrılar üretmeye devam etmektedir.

Bütün mesele de işte tam burada düğümleniyor. Bu topraklar hangi tanrıların ülkesi olacak?
Yeni tanrılar, eski tanrıları istemiyorlar. Eski tanrılar da, geldikleri bu topraklarda varlıklarını ve iktidarlarını devam ettirmek istiyorlar. Bu durumda tüm kozların paylaşılması için bir savaş kaçınılmaz oluyor. Fırtına, Amerika topraklarının üzerine hızla yaklaşıyor ve Gölge de bu serüvenin tam ortasında kalıyor. Yeni tanrılar eski tanrıları tek tek avlayıp yok etmeden evvel, eski tanrıların yaklaşan fırtınaya, savaşa hazırlanması gerekiyor.  Gölge de bu serüvende kendisinden beklenen tüm görevleri yerine getiriyor. Tanrılar tekrar güçlenmek için, eski günlerde olduğu gibi, Odin’e adanmış kurbanlar istiyor ve bu uğurda feda edemeyecekleri hiç bir şey yok.  Bu nedenle, bu kadar çok tanrının olduğu bir macerada dürüstlük, hapisten yeni çıkmış eski bir mahkum ve onun ortalıkta ölü olarak dolaşan ve kocasına yardım etmek için cinayetler işleyen karısına kalıyor.

Ortada Odin tarafından sahnelenen bir oyun var. Herkes bu oyunun hileli bir oyun olduğunu biliyor. Ama “bazen kasabadaki tek oyun oysa, oyun hileli de olsa, oynamaya devam edilir.” Böyle bir savaştan sonra kimin kazanacağı ya da kaybedeceği  meçhuldür, hatta kaybedenin savaş meydanındaki taraflardan biri olacağı dahi şüphelidir.

Kitabın konusundan kısaca bahsettikten sonra, size okuma serüvenimden de bahsetmek istiyorum. Çünkü bu kitabı daha önce hiç bir kitabı okumadığım bir yöntemle okudum. Kitabın isminden de anlaşılacağı üzere çeşitli penteonlardan onlarca tanrı ve büyülü yaratık bu kitabın kahramanlarını oluşturuyor. Kitapta karşımıza çıkan hiç bir isim rastlantısal değil, içinde mutlaka bir bağlantıyı barındırıyor. Kitaba fantastik demek de tam doğru olmuyor aslında, çünkü kitabın kahramanları tanrılar ve onlar ezelden beri varlar ve  aynı şekilde davranıyorlar. Kitabın ilk yüz sayfasını okuduktan sonra, içinde geçen tanrı ve yer isimlerini bulmak için kitaba tekrar başladım ve notlar aldım. Sonra da bu döngüyü devam ettirdim. Yani yaklaşık 100 sayfa arayla, adeta aynı anda, kitabı iki kez bitirmiş oldum. Şahsi fikrimi soracak olursanız, kitabın içindeki bağlantıların tek okumada anlaşılabileceğine inanmıyorum.

Neil Gaiman’ın bu kitabında beni en çok etkileyen; benim konuya hakim olmak için saatlerce  araştırma yaparak derlediğim çok geniş bir skaladaki bilgilere hakim olması, onları kurgulaması ve romanın bütünlüğü içerisinde, hiç sırıtmayacak şekilde yerleştirmesidir. Kitabı okurken, defalarca çıkmaz sokaklara girdiğimi ve o sokaktan asla  çıkamayacağımı düşünürken, yolun sonunda karşıma hep çok geniş kavşaklar çıktı. Ayrıca kitabın, Amerikan kapitalizmi ve dünyaya pompaladığı değerlere karşı  çok sıkı bir taşlama içerdiğini düşünüyorum.
Kitabın diyaloglarında, çok az kelimeyle anlatılan, ama üzerine saatlerce konuşabileceğimiz satırlar var.

…Bu Amerikan mucizesidir. Şu unutulmamalıdır ki inanç özgürlüğü yanlış şeye inanma özgürlüğü demektir. Aynı konuşma özgürlüğünün size sessiz kalma özgürlüğü vermesi gibi…”
 “Her saat yaralar, sonuncusu ise öldürür”
“Sen kimsin?” diye sordu Gölge. “Tamam” dedi. “İyi bir soru. Ben salak kutusuyum. Ben TV’yim. Ben her şeyi gören göz ve katot ışığının dünyasıyım. Ben gaf tüpüyüm. Ben ailelerin tapınmak için önünde toplandığı küçük sunağım…. TV bir sunaktır. Ben insanların adına kurban verdikleri şeyim.” “Ne kurban ederler ?”diye sordu Gölge. “Çoğunlukla zamanlarını,” dedi Lucy. “Bazen birbirlerini.”
Bilgisayar tanrısı Saba Melikesi’ ne derki;“Sen dijital dünyada yaşayan analog bir kızsın”

Neil Gaiman’ ın kitabını piyasada bulamadığım için bir arkadaşımdan ödünç alarak okudum. Kitap ilerlerken, ben de İstanbul’ un her yerinde kitabı aramaya başladım ve maalesef halen bulamadım. İtiraf etmek zorundayım ki, arkadaşımı bu kitaba sahip olduğu için çok kıskanıyorum, hatta zaman zaman kitabın üzerine nasıl yatarım konulu beyin fırtınaları da yaptım. (Tanrılar Amerikan olunca ben de çok amerikan bir deyim kullanmak istedim) Kitap sabit fikir sitesinde İnkılap yayınlarında baskıya hazırlanıyor ibaresi ile gözüküyor. Yayınevini aradığımda, kitabın telifinin İthaki Yayınevinde olduğunu, kitabın kendilerinden çıkmayacağını söylediler. İthaki ise, kitabın tekrar basılması ile ilgili olarak programlarının belli olmadığını söyledi. Belki de yayınevi nezdinde tekrar basım için baskı yapmanın zamanı gelmiştir.


Bu arada ben de kitabın çevirmeni Ferhan Ertürk’ün hazırladığı “Küçük Ansiklopedi” de yer almayan bazı kavramları araştırarak sizler için minik bir sözlük hazırladım.

Edit (2015): Sonund KİTbı buldum ve aldım. evet arada İthaki yayınları Amerikan Tanrıları'nın baskısını yaptı ve ben onu da aldım ama aklım hep ilk baskıda kalmıştı. sonunda benim de bir ilk baskı Amerikan Tanrım oldu. Bu arada ithaki' nin baskı da tükendi. Şimdi piyasada İthakinin genişletilmiş, sert kapaklı yeni baskısı var. Sanırım onu da alacağım.
:)

AMERİKAN TANRILARI KÜÇÜK ANSİKLOPEDİSİNE EK

Mead: Bal Şarabı, kahramanların, tanrıların içkisi. Nors mitolojisinde bilge Kvasir’ in kanından ve baldan yapılan bir içki. Bu içki, içen kişiyi bilge ve şair yapar. Bir çok tanrı panteonu da benzer içkilere sahiptir. Yunan/Roma penteonunda nectar, Hindu da amrita gibi.
Hubur: Diğer adı Tiamat. Babilli ezeli tanrıça. Canavarların Anası adıyla anılıyor. Ayrıca ejderha olarak da tanımlanır. Marduk (oğlu) onu öldürdüğünde vücudu cennet ile dünya arasına saçılmıştır.
Odin: Kartala dönüşebilir. Güneş gibi parlayan tek bir gözü vardır. Diğer gözünü bilgelik kuyusundan içebilmek için feda etmiş ve sonsuz bilgi edinmiştir. Kitapta “Çarşamba” olarak tercüme edilen Wendasday (İngilizce Çarşamba kelimesi) Wodens’s Day (Odin Gününden) geliyor. Resmedilirken kullanılan simgeleri; hiç hedefini şaşırmayan mızrağı “gungnir”, her dokuzuncu günde 8 yeni yüzüğü ortaya çıkaran yüzüğü “draupnir”, ve hem karada hem de suda gidebilen sekiz ayaklı atı “Seleipnir”’ dir. İki kuzgunu vardır. Bunlar ona dünyadan haberler getirir. Huginn (Düşünce) Muninn (Hafıza) . Ayrıca yanında Freki ve Zora adında 2 de kurdu vardır.
Czernobog: Crnobog ve Chernobog olarak da bilinir. Slavların ölüm, gece ve kaos tanrısıdır. Rusça’ dan bire bir “siyah tanrı” olarak tercüme edilir.  Aslında ikiz tanrılardır. İkizi, Czernobog’ un zıttı Bielebog’ dur.
Zorya Kardeşler:
Zorya Utrennyaya: Sabah Yıldızı
Sabahları güneşin orduları için cennetin kapılarını açar. Tamamen silahlı ve cesur bir savaşcı olarak düşünülür. Tanrıçaların atlarının hamisidir. Venüs gezegeniyle özdeşleştirilir. Savaşta ölüme karşı himayesi istenir.
Zorya Vechernyaya: Akşam Yıldızı
Her akşam güneş evine giderken cennetin kapılarını kapatır.
Zorya Polunochnaya: Gece Yarısı Yıldızı
Her gece Güneş Gece Yarısı Yıldızının kollarında ölür ve daha sonra tekrar hayata iade edilir. Ölümün, yeniden doğuşun, büyünün, mistisizmin ve bilgeliğin tanrıçasıdır.
Mr. Nancy : Anasi kitap arkasındaki küçük sözlükte bu maddeye bakılması gerekiyor.
Aslan Tanrı: Mihos; Mısır mitolojisinde Aslan Tanrı aslan başlı adamla gösterilir. Elinde bıçak ve yakınında nilüfer demetiyle resmedilir. Savaş Tanrısıdır ve kutsal yerleri himaye eder.
Loki: İskandinav Tanrılarının savaşıp yendiği buz devlerinden biri. Savaş sırasında buz devlerine ihanet etmiştir. Bu hareketinden dolayı Odin, onu kan kardeşi olarak tanımıştır. Şekil değiştirme yeteneğine sahiptir. Daha sonra Odin’ in oğlunun ölümüne sebep olduğu için araları açılmıştır.
Thor: İskandinav mitolojisinde yıldırım ve şimşek tanrısı. Thursday (İngilizce Perşembe kelimesi) Thor’s Day (Thor Gününden) geliyor.
Thor’un çekici Mjöllnir: Adının anlamı paralayıcı olan kocaman çekiçtir. Çekici Brokk ve Eitri adında iki cüce kardeş yapmıştır. Çekici yaparlarken, Loki sinek kılığına girerek, cüceleri ısırıp rahatsız ettiği için, çekicin sapı kırılmıştır.  Çekiç, Thor’un kolay saklaması için küçülebilmektedir. Bumerang özelliği vardır. Thor kılık değiştireceği zaman, çekici ile kendi yörüngesinde hızlıca döner. Fırtınaları çekici ile kontrol eder, yağmurları onunla yağdırır. Ayrıca, ona güç veren altın kemeri vardır. Kemerinin takınca gücü ikiye katlanır. Thor’un iki de keçisi vardır. Biri Tanngniost ( diş çatırdatan), diğeri Tangrisnir (diş gıcırdatan). Thor, bu keçilerin çektiği arabasıyla yerde ve gökte dolaşabilir.
Lucy Ricardo: Amerikan televizyonlarında 1951-1960 yılları arasında oynayan “I Love Lucy” adlı siyah beyaz çekilmiş dizi. Lucy Ricardo rolünü de Lucille Ball oynuyor.
İbis: Kitabın ekindeki küçük sözlükteki açıklamaya ek olarak, uzun bacaklı Nil kuşları. Mısır’ın sürüngenleri öldüren efsanevi yaratıkları. Eski Mısır’dan uzaklaştıkça, yavaş yavaş güçten düşüyorlar.
Jacquel: (Anubis) Mısır duvar resimlerinde, siyah köpek (ya da çakal) kafalı olarak resmedilen, mumyalamanın lordu, Mısırlı ölülerin tanrısı.
Hopiler: Arizona’ da yaşayan Kızılderili kabilesi. Günümüzde nüfusları 10.000 civarında. Hopiler kiremitler ile inşa ettikleri çok katlı evler ile dikkat çekerler. İnanışlarına göre, ataları dünya dışı kökenliydi. Mu araştırmacısı ünlü James Churchwerd, Hopilerin, Pueblo Zunilerinin ve Uygur Türklerinin bazı sembollerinin aynı olduğunu ve ortak kökenlerinin Mu Kıtası olduğunu öne sürer.
Bay İbis ve Jacquel’ in evindeki kedi: Mısır’ ın kedi tanrıçası Alcuros ya da Bast ya da Bastet. Küçük sözlükte Bast maddesine bakılmalı. (Ayrıca Thoth maddesine bakınız)
Ammet ya da Amit - Kalp Yiyici
Ölünün ruhu Duat’daki bir mahkeme salonuna Anubis (mumyalama tanrısı-jacquel) tarafından götürülür. Kişinin ahlaki durumunun kaydı olduğuna inanılan kalbi, Ma’at ile tartılırdı. Ma’at, hakikat ve adaleti temsil eden tek bir tüydür. Eğer ölünün kalbi daha ağır gelirse, yani sınavı geçemezse, İblis ya da Ammet kalbi yer, ve ölünün ruhu Duat’ da kalmaya mahkum edilir.
Mithra: Küçük sözlükteki maddeye ek olarak; Mitrha’nın kozmik bir boğa ile savaştığı ve o boğayı öldürdüğüne inanılır. İnanışa göre yeryüzü canlıları bu boğanın kanından meydana gelmiştir.
Brigit ve/veya St. Bride: Kuğuların ilaheleri. Britanya’ya Milattan Önce ilk bin yılda giren, demir çağı insanların hamisi tanrıça. Çocuk doğumlarının hamisi olarak kutsal kuğuların uçtuğuna inanılan yer olan Samanyolu ile ilişkilendirilmiştir. İşareti de daire içerisinde düz ve kısa çizgilerle sembolize edilen kuş ayağıdır.
Ainsel: (Gölge’nin Gölkenarı’ndaki takma adı) My own self’ in kısaltılmışı. Aynı zamanda Joseph Jacops tarafından düzenlenmiş bir İngiliz Peri Masalı.
Hinzelmann: (Gölkenarı ahalisinden) Germen mitolojisinde bir çeşit Kobold. Küçük sözlükte bu madde de açıklanmış.
Tesiie (Hinzelmann’ ın üstü açık antika arabasının adı) : 1902 tarihli Broadway müzikali “Silver Slipper” ın şarkılarından bir tanesi. Şarkı, sevgili papağan Tessie’ ye şarkı söyleyen bir kadın hakkında. 
Klunker: Hurda araba
Laphroaig: Islay adasının güney kıyılarında üretimi yapılan bir çeşit iyi kalite İskoç  viskisi.
Kartal Taşları: Tunderbird’in kafalarının içerisinde bulunduğuna inanılan ve sağaltma gücü bulunan taşlar. Çıkarılması için kuşun öldürülmesi gerekir.
Wicca: Wicca öğretisi ve kökleri panteist pagan inanışlarına dayanan  doğa tabanlı bir inanç sistemidir.
Elegba: Esu veya Eshu olarak da bilinir. Elegba, Batı Afrika’ da tüm fırsatların tanrısıdır. Hilekar bir tanrıdır. Yolların kesiştiği kavşaklarda yaşar ve insanları ellerinden gelenin en iyisini yapmaları için cesaretlendirir.
Marie Laveau: (yada Widow Paris) 1801 yılında New Orleans’da özgür olarak doğmuş wudu büyücüsü. Ölümü 1881 yılı. 25 yaşındayken, düğünden çok kısa bir süre sonra ortadan kaybolan ve öldüğü varsayılan  Jacque Paris ile evlenmiştir. Mr. Paris’ in ortadan kaybolmasından sonra kendisine “Widow Paris” demeye başlamıştır. Wuduyu öğrenmiştir ve 1830’larda New Orleansdaki birkaç wudu büyücüsünden biridir. Sonsuz gençliği ile ünlüdür. Fakat bunun açıklaması da kendisine çok benzeyen ve annesinin izinden giden ve onun gibi wudu büyücüsü olan II. Marie Laveau’dur.
Visky Jack:  Wisakedjak, Anishinaabe mitolojisinde hilekar bir tanrı
Wisakedjak: Hangi yerel kabilenin hikayeyi anlattığına göre değişen isimleri olan düzenbaz, hilekar tanrı. Açıklaması oldukça güçtür. Ne insandır ne de tanrıdır ve ne iyidir ne de kötüdür.Bir çok bölgede hayvan şekline bürünebilir. 
Wkinyau: Wikepedia’ da bu kelime Wakinyan olarak geçiyor. Tunderbird kelimesinin lakota dilinde karşılığı. (wa, uçan kar, inyan da taş anlamına geliyor.)
Soma: Hint mitolojisinde Soma ay tanrısıdır. Soma ayrıca tanrıları ölümsüz yapan amrita veya nektar’ dır. Soma içkisi ay tanrısını yorar ve bu da ayın evrelerinin oluşmasını sağlar. Ama kitapta daha farklı bir anlam yüklenmiştir.
Iktomi ya da Inktomi: Lakoto mitolojisinde örümcek görünümlü hilekar bir ruh, kültürel bir kahramandır. Diğer isimleri Ikto, Ictinike, Unktome ve Unktomi’dir. Bu örümcek tanrı Kuzey Amerika’daki bir çok yerli kabilede görülmektedir. Lakota inanışına göre; Iktomi, yaratıcı tanrı Inyan’ın oğludur. Genel görünümü örümcek şeklindedir ama şekil değiştirme özelliğine sahiptir. İnsan olarak gözüktüğü zamanlarda ise; kırmızı, sarı ve beyaz renkli kıyafetler giyer, gözlerinin etrafında da siyah halka bulunur.
Ho Hoka : Lakota dilinde hey anlamında. Selamlaşma.
Saba Melikesi Belkıs: (Habeşçe Nigist Saba), günümüz Habeşistan (Etiyopya) veya Yemen’inin olduğu topraklarda hüküm sürdüğü farz edilen, tarih öncesi Saba Krallığı’nın hükümdarıdır. Modern arkeoloji bu krallığın mevcudiyeti konusunda şüphecidir. Kitabı Mukaddes’te kraliçenin isminden bahsedilmez. Habeş kültüründe “bu şekilde değil, böyle değil” gibi anlamlara gelen Makeda ismiyle anılır. İslam kültüründe Belkıs olarak bilinir. Ayrıca bazı kaynaklarda Lilith, Nikaule veya Nicaula (Nikola) olarak da geçer.
Louise Brooks: 14 Kasım 1906 – 8 Ağustos 1985, genellikle sahne ismi Louise Brooks adıyla tanınan, Amerikalı model, dansçı ve sessiz film artistidir. Küt ve kısa kesimli siyah saçlarıyla tanınır. 17 sessiz filmde rol almıştır ve “Lulu  Hollywood’da” ismi ile anılarını kitaplaştırmıştır.
Humvee: (The High Mobility Multipurpose Wheeled Vehicle) AM general tarafından dizayn edilen Dört çekerli askeri araç.
Oshkosh B’Gosh : Çocuk ürünleri üreten tekstil markası.
Psikopomp : Ruhu ölüler alemine götüren rehber; yaşayan bir kişinin ruhunun manevi rehberi
Turin kefeni: İtalya’nın Turin kentinde bir kilisede saklanan ve Hz. İsa’ya ait olduğu söylenen kefen bezi.
Thoth: Burada Mr. İbis için kullanılmıştır. Kitap arkasındaki açıklamaya bakabilirsiniz. Kitapta da Thoth sayfa 449da  “…Bast artık Bay İbis olmayan şeyin yanında duruyordu…” şeklinde geçiyor. Genellikle kafası İbis Kuşu (Uzun bacaklı bir çeşit Nil kuşu) şeklinde olan adam figürü ile çizilir. Thoth, eski Mısırda Bilgeliğin Tanrısı. Yazının mucidi ve yazıcıların hamisi. Tanrıların habercisi ve arabulucusu.
Chickamauga: Bir kızılderili kabilesi
Baron Samedi (Baron Saturday, Baron Samdi, Bawon Samedi ya da Bawon Sanmdi) Hayiti wudusundaki Loa’lardan bir tanesidir. (Loa için kitap ekindeki küçük sözlüğe bakınız) Ölüm loasıdır. Genellikle Haitililerin cenaze töreni hazırlıklarına uygun olarak, siyah smokin, beyaz şapka, koyu renk gözlükler ve burun deliklerine tıkılmış pamuklarla resmedilir Yüzü beyazdır, genellikle kuru kafaya benzer, ya da kuru kafa olarak çizilir.
Morrigan: Irlandalı’larda savaş tanrıçası. Genellikle 3 kişilikli tanrı olarak betimlenir. Bu kişiliklerinin en genel kombinasyonu Morrigan, Badb ve Macha’ dır. Zaman zaman karga olarak şekle bürünür ve savaş meydanlarının üzerinde uçar.
Thylacine (Thylacinus cynocephalus) Tazmanya Kaplanı, Tazmanya Kurdu veya “Tassie” (tazzy) olarak da bilinir. 20. yüzyılda soyu tükendiğine inanılan Avustralya’ya özgü büyük bir etçil keselidir. Avustralya’nın Avrupalılar tarafından iskanından sonra soyu tükenen birçok türden sadece biri olmasına rağmen en büyüğü ve en ünlüsüdür.
Lao Tzu: (ya da Laosi, Lao Tsei Lao Tu, Lao Tzu. Ve diğer varyasyonları) Antik Çinde bir filazof. Kelime anlamı olarak “Ulu Üstad” anlamına gelmektedir. Laozi Taoizm’ in din formatında Tanrı olarak asaygı görür. Çin geleneklerine göre Laozi M.Ö: 6. yüzyılda yaşamıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder