Hırs ve Ceza – Ayça Şen
Yazan: nazimo Kategori: Kurgu
Ayça Şen’ in ikinci romanı, kitabın kapağında “BİR BAŞYAPIT”
tanımlaması ile taçlandırılmış.
Kitap 30 yaşlarını geçmiş, ardında mutsuz bir evlilik bırakmış, işinden keyif almayan ve belki de bıçak kemiğe dayandığı için, her şeyi bir kalemde silip atarak, yazar olma yoluna baş koymuş Ece’nin hikayesi. Ece çok enteresan bir kız aslında. Geride bıraktığı yıllarda büyüyememiş. Yaşadığı topluma ve zamana çok yabancı. Düşünceleri dağınık. Kavramları karışmış. Kitapta beni en çok güldüren kısım, aynı zamanda Ece’yi de en iyi tanıtan kısımlardan biri.
“…Ama çalıştığım iş o kadar yavandı ve beni o kadar beslemiyordu ki, artık bir gün daha oraya gidemeyeceğimi anladığımda sessiz sedasız istifamı bastım. Bunu büyük bir gururla yaptım. İstifam kimsenin umurunda olmamıştı ama sanki bütün insanlığın onurunu korumuştum. Ayın yedisinde, bir haftalık parayı kendine ısmarlayarak, bir daha geri dönmemek üzere arabama atlamıştım. Gaza basıp gitmek, Anadolu’nun balta girmemiş köylerine, vahşi insanlarının arasına karışmak ne güzel olurdu! Ama korktum yani. Anneme gittim.”
Evet, Ece cebinde parası, kalacak bir yeri olmadan, sevgilisinden ayrılmış,
kırık bir kalple annesinin evine sığınır. Ece karakteri bana yer yer
Bridget Jones’u hatırlattı. Kitabı okurken Ece’ de Bridget Jones’un naif
salaklıklarını buldum. Zaman zaman yok artık daha neler dedim. Bunu da yapmaz
herhalde dedim. Ama maalesef düşündüklerimin hepsini yaptı, hatta
düşünemediklerimi bile yaptı. Kitap yazmak onda bir tutku ve hırs haline
gelmişti. Bu kitabı yazacaktı, best seller olacaktı ve herkese ama herkese gününü
gösterecekti. Hatta kitabının ilk satırlarını yazarken, imza gününde ne
giyeceğini bile düşünüp, kararlaştırmıştı. Bu uğurda her şeyi göze aldı, hatta
kalın kalın klasikleri okumayı bile. Klasikleri okudukça, yazarlarının nasıl da
sıradan olduklarını fark edip, kendi dehasının farkına daha da fazla vardı (!)
Kitabında yarattığı baş kahramanların zengin hayatlarını iyi anlatmak uğruna,
annesinin kredi kartını araklayarak, lüks restoranlarda tek başına adını
bilmediği yemekler yedi. Bir taraftan kitabını yazarken, bir taraftan da,
geride bıraktığı hayatının sorgulamasını, çok fazla derinlere inmeden yaptı.
Ayrıldığı sevgilisi Selim’ in evinin önüne röntgenciliğe gitti, Selim onu
yakaladı, yakalamakla da kalmadı, projektör ışığıyla Ece’yi aydınlatıp, cümle
aleme rezil etti. Ama Ece yılmadı, hem kitabını yazdı, hem de hayatındaki
problemlerle mücadele etti ve kitabını tamamladı. Üstelik yayınlatmayı da
başardı.
Ayça Şen, bu kitabında, toplumun son yıllarda bol miktarda
ürettiği, kafasının içi boş, entellektüel birikimi
olmayan ama iyi kalpli ve hisli bir insan tiplemesinin
gözünden, yazma sürecini mizah gözlükleriyle anlatıyor. Okurken çok eğlendim.
Keyifli vakit geçirmek isteyen herkese tavsiye olunur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder