20 Kasım 2009 Cuma



Kayıp Gül – Serdar Özkan

Yazan: nazimo Kategori: Kurgu

Son zamanlarda hemen hemen gittiğim tüm kitapçıların en çok satanlar bölümünde “Kayıp Gül” kitabını görüyordum. Sonra bir kaç kez televizyonda yazar Serdar Özkan’ın katıldığı röportajlara da rastladım. Orada da kitabın bir sürü dile çevrildiği ve bir sürü ülkede basıldığı, uluslararası bir çok satar olduğu falan anlatıyordu. Üstelik 3 yaşımdan beri defalarca okuduğum (panik yok :) 3 yaşındayken babam bana okuyordu, tüm okuma gelişimim normal şartlar altında gerçekleşti) ve taptığım Küçük Prens’le, ilk gençliğimin başucu kitabı Martıyla bir kefede tutuluyordu. Kafam karışmadı desem yalan olur, çünkü ben piyasaya tazyikle pompalanan kitapları okumayı çok sevmiyorum. Kararsız kaldım ama en sonunda merakım galip geldi, pes ettim  ve okumaya karar verdim. İşte lanet o zaman başladı, cin lambadan kaçtı.

Kitap, Amerika’ da başlayıp, İstanbul’a kadar uzanan ve oradan tekrar geri dönen bir hat üzerinde, annesinin ölümünün ardından, varlığını yeni öğrendiği ikiz kız kardeşini arayan, zengin, güzel, hayatta her şeye sahip olan  Diana’nın mistik ( ya da mistik olmaya çalışan) yolculuğunu anlatıyor. Anlatıyor ama bu güne kadar gördüğüm en basma kalıp cümlelerle. Hatta cümleler o kadar Amerikan veya İngiliz best seller romanlarından yapılan çeviri cümlelerine benziyordu ki, acaba kitabın orijinali İngilizce mi yazılmış, sonra mı Türkçeye çevrilmiş ya da tercümesi kolay olsun diye mi basmakalıp İngilizce cümlelerin bire bir Türkçe tercümesiyle yazılmış diye düşündüm. Kimi yerlerde okumaya tahammül bile edemedim.


Yazarın kitapta yarattığı karakterler derinlikten uzak, iki boyutlu silik karalamalara benziyor.  Mezarlıkta birdenbire bitiveren ölen annenin eski arkadaşı, parkın sahile bakan kısımda sadece dalga, gökyüzü ve martı resimleri yapan, Harward’dan terk, hırpani ama yakışıklı ressam. Diana’ ya bilge sözler söyleyecek olan, parkta her gün aynı yerde, aynı hasırın üstünde bağdaş kurarak dilenen, küçük siyah gözleriyle sürekli her şeyi inceleyen, kıvırcık, beyaz saçlı zenci falcı/dilenci. (Ucuz Amerikan filmlerindeki benzer tiplemeler gözlerinizin önünde resmi geçit yapmaya başladı değil mi?) Karakterler olay yerinde aniden beliriyorlar, altları doldurulmaksızın, kişilik kazandırılmaksızın söylemesi ya da yapması gereken neyse söylüyor ve yapıyorlar, konu aktarır gibi, sonra da sahneden çekiliyorlar.

Bana göre, Kayıp Gül’ün aynı kefeye konduğu, “Küçük Prens” ve “Martı”nın okuyucuya bir diyeceği, anlatacağı vardır. Hatta anlatılanlar önünüzde ışık olur, size yeni düşünce patikaları açarlar. Onun için insanlar onlarca yıldır bu kitapları okurlar, hatta tekrar tekrar okurlar. Benim bu kitapla Saint Exupery’ nin Küçük Prensi arasında bulduğum tek ortak nokta “gül” imajıdır. Küçük Prens’ de, yazarın anlatmak istediği tüm felsefenin üzerine kurulduğu, hikayenin ana fikri olan gül, bu kitapta, bana göre,  Andersen’in  “Gül ile Bülbül”  adlı masalında geçtiği ve  Avrupa’da doğuya dair mistik bir anlam taşıdığı için, altı doldurulmaksızın, iki boyutlu bir resim gibi, konu mankeni olarak  kullanılmış.  Aynı şekilde, bu kitabın “Martı” ile olan benzerliği de amatör deniz ressamının boyadığı tuvallere kondurduğu martılardan ibarettir. Hatta kitapta Richard Bach’ ın “Bir” kitabına da ufak bir selam sezer gibi oldum.

Aslında “Kayıp Gül” e bu kadar çok zaman ve yer ayırmayı düşünmüyordum.  Ama “Gösteri Peygamberi” ni okuduktan hemen sonra,
Bkz.:
 http://entelektuelbaykuslar.blogspot.com.tr/2009/11/gosteri-peygamberi-chuckpalahniuk-yazan.html#more böyle bir pazarlama tuzağına düşmüş olmayı kendime yediremiyorum. Yaşadığım hayal kırıklığından sonra, kitapla ilgili yaptığım araştırmada, internetteki kitap satış sitelerinde, ekşi sözlükte ve bloglarda benimle aynı hayal kırıklığını yaşamış insanların onlarca yorumunu okudum. (Buradan çıkarılan ders: Önce yorumlar okunacak, sonra kitap alınacak. Tersi asla yapılmayacak)  Ayrıca aşağıda linkini verdiğim Ezgi Başaran’ın 8 Kasım 2009 tarihli yazısını okuduktan sonra da evrende yalnız olmadığımı anladım. (Maalesef bu da sonradan yaptığım araştırmanın sonucudur)
Bkz.:
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/12887668.asp?yazarid=341
Sözün özü; her gördüğün “uluslararası best seller” amblemli kitabı baban sanma.
http://web.archive.org/web/20091125141500im_/http:/www.neokudum.com/wp-content/plugins/wp-spamfree/img/wpsf-img.php

"Kayıp Gül – Serdar Özkan" için 7 Yorum

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder