Rita – Kemal Safa Güntekin
Yazan: nazimo Kategori: Kurgu
1950 yılların başındayız. Samsun’lu Cemile çok güzel, çok genç ama bir o
kadar da fettan. İstanbul’a gidip artiz olma hayalleri kuruyor. Kendisini bu
şehirden çekip kaçıracak birine ihtiyacı var. Erkek Namık klarnet çalıyor.
Cemile ona İstanbul’a gitmekten ve artiz olma hayallerinden bahsedince, o da
kendi hayallerinde kendini İstanbul’un lüks gazinolarında klarnet çalarken buluveriyor.
Haliyle hayalleri bu kadar örtüşünce Cemile’yle birlikte kaçma planları
yapıyorlar. Zaten Erkek Namık Cemile’ye sırılsıklam aşık. Beraber Ankara’ya
giden bir kamyona biniyorlar. Kamyon yolculuğunda Cemile’nin adı Rita oluyor.
Samsun’da kamyon’a Cemile biniyor ama Ankara’da kamyondan Rita iniyor.
Rita İstanbul’a hiç gidemiyor.
Ankara’da tanıştığı Kabadayı Ali Osman’la sıcak bir gecenin ardından imam
nikahıyla evleniyor. Adam vurmaktan hapse düşen kocası, Kayseri
Cezaevi’ne nakledilince, o da arkasından Kayseri’ye geliyor ve Pavyoncu
Nuri’nin açtığı Elhamra Gazinosunda şarkı söylemeye başlıyor.
Rita, güzelliğiyle,
fettanlığıyla Kayseri’nin sosyal hayatının ortasına bir bomba gibi düşüyor.
Hikayede kimler yok ki. Kayserili kadınlar, kocaları, Kayserili tüccarlar,
aptal aşıklar, belalılar. Bir de “Kadın Düşkünü” kitabından sızıp gelenler var.
Kötülüğün, fitneliğin timsali, Allah, kitap, namus, şeref diyerek her türlü
melaneti yapan Kör İrfan. Her devrin güçlü adamı Komiser Necip Bey. Belki
derin devlet bile diyebiliriz ona. Bir de namuslu müfettiş Mükremin Bey.
Rita erkeklere karşı çok
acımasız. Canının istediğiyle de birlikte oluyor. Boynundan çıkarmadığı bir
kolyesi var. İçine resim konulan, açılıp kapanabilen kalp kolyelerden. Rita ne
zaman bir adamla yatsa kolyesinin zincirine bir boncuk takıyor. Kolyede kaç
boncuk olduğunu biliyorum ama söylemek istemiyorum. Gıybete girer belki.
Sonunda kalp kolyenin içine resmini koyabileceği birini buluyor mu…. Onu da
söylemem, hikayenin büyüsü bozulur sonra.
Aslında adından dolayı kitap
Rita’nın öyküsü gibi duruyor ama bu romanın kimin hikayesi ya da neyin hikayesi
olduğu olaya nereden baktığınıza bağlı. Bu kitap için Rita’nın hikayesi
diyebiliriz, kadınların hikayesi diyebiliriz, Kayserinin hikayesi diyebiliriz, Kayseri’den
Ermenilerin nasıl kaçırıldığının hikayesi diyebiliriz, yüzyıllardır beraber
yaşayan bu iki toplumun arasına Kör İrfan, Necip Komiser gibi insanlar
tarafından nasıl ayrılık tohumlarının ekildiğinin hikayesi de diyebiliriz. Ya
da hepsinin hikayesi, yani Kayseri’de bir dönemin hikayesi diyebiliriz.
Hikayenin kendisi kadar
anlatıcıları da ilginç. İlk kitabı “Kadın Düşkünü” nü her bölümü değişik bir
kişiye anlattıran Kemal Safa Güntekin, bu kitabını da olaylara tanıklık eden
eşyalara anlattırmış.
Karanfilli Fayans, Caferbey
Hamamı’nda kurnanın üzerine yapışık bir çini fayansı. Yerden 120 cm
yükseklikte. Boyunun yettiği kadarıyla Kayseri eşrafının karılarını, kızlarını
en doğal halleriyle seyredip, konuştuklarını dinliyor. Dolayısıyla bize
anlatacak çok şeyi var.
Rita’nın kolyesi, Rita’nın
boynundan çıkmadığı için, onun tüm hayatının tanığı. Kayseri’de herkes Rita’yı
tanıyor ama Cemile’yi bir tek o tanıyor. Onun da anlatacak çok şeyi var.
Namık’ın klarneti, Namık’ın
hem aşkına, hem hayal kırıklıklarına tanıklık etmiş. Rita’nın Ankara’daki ilk
zamanlarını da biliyor. Namık Rita yüzünden çok dertli olduğu için, onun sesi
de hep yanık yanık çıkıyor.
Anlatıcılar çok çeşitli.
Berber Efa’nın aynası, kilise şamdanı, Akile’nin yüzüğü, araba radyosu, Terzi
Şefika’nın makası, güneş gözlüğü –ki bu gözlük Komiser Necip’e ait-, hapisteki
ampul, tespih, telli zımba…
Hapsi Kayseri’deki hayatın bir
köşesine tanıklık etmiş ve gördüklerini bizlerle paylaşıyor.
Ben bu kitabı da çok sevdim.
Okumanızı tavsiye ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder