(Nazimo - Tiyaro - Komedi)
Yazan: Süleyman Karaahmet
Yöneten: Levent Özdilek
Müzik: Murat Haşarı
Dekor - Kostüm Tasarım: Pedro Jose Martinez
Afiş Tasarım: Berkcan Okar
Oyuncular:
Kral: Köksal Ergür
Uşak ve Ötekiler: Merve Engin
Adından anlaşıldığı üzere oyunda bir Kral var ama ülke hangi ülke, zaman hangi zaman bilmiyoruz. Kral olduğuna göre bir de saray var. Bir de olmazsa olmaz uşak var. Ama gerçekten var mı, yoksa bir delinin sanrısının içinde miyiz, onu da söylemek mümkün değil. Zavallı uşak, Kral'ın ipe sapa gelmez isteklerini yerine getirirken bir yandan da kellesini korumaya çalışıyor. Aralarında geçen diyalogdan anlıyoruz ki, kralın zavallı soytarısı - Allah taksiratını affetsin - Krala anlattığı son fıkranın kurbanı olmuş, fıkranın sonunu beğenmeyen Kral tarafından öldürülmüştür. Ve aksi gibi Kral zavallı uşaktan aynı fıkrayı bir daha anlatmasını istemektedir. Peki acaba tarih tekerrür edecek midir?
Uşak fıkrayı Kral için tekrar anlatırken, oyunun isminde geçen "ötekilerin" karakterlerine de tek tek bürünüyor. Bir bahçıvan oluyor, bir danışman oluyor, bir soytarı oluyor, bir halkın arasından yaşlı ve fütursuz köylü kadın oluyor. Tüm bu karakter gel gitleri arasında iktidarla ilgili yüzyıllardır tartışılan sorulara komedi perspektifinden az biraz ciddi, az biraz sembolik, biraz da didaktik bir bakış atılıyor.
Bu oyuna bilet almama sebep Köksal Ergür'dü. Çocukluğumda en sevdiğim çocuk programı Oyun Treni'nin makinistlerinden bir tanesi (Hatırlayanlar bilir; Ali, Veli, 49, 50) , Leyla ile Mecnun'un dedesi. büyük usta Köksal Ergür'ü sahnede seyretme şansını kaçıramazdım. Evet sahnede yine çok başarılı bir Köksal Ergür seyrettik. Zaman zaman Kral, Leyla ile Mecnun'un dedesine benzedi ama bu beni rahatsız etmedi. Saçının telinden ayağının ucuna kadar her yeriyle, tüm kaslarıyla oynadı. Büyüksün usta demek istiyorum. Köksal Ergün'un rol arkadaşı Merve Ergin'in işi çok zordu. Sahnede bir çok karakteri canlandırdı ve yaşlı köylü kadın dışında tüm karakterler de erkekti. Köylü kadın tiplemesi bence en başarılı olduğu roldü. Ama uşak için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Uşak tiplemesi maalesef beni yakalayamadı ve bu da zaman zaman oyundan kopmama sebep oldu. Aslında seyirci milleti acayiptir. Neye takacağı belli olmaz. Mesela ben Merve Ergin'in önü uzun arkası kısa kesilmiş saçlarını sürekli eliyle arkaya atmasına, rol değişikliklerinde onları ıslatıp başına yapıştırmasına takıldım. Sahnedeki kadının saçlarını yönetme sürecinden rahatsız olduğunu düşündüm, ben de rahatsız oldum. Gözüm hep saçlarına takıldı. Dedim ya, seyirci milleti çok acayip oluyor, neye takacağı hiç belli olmuyor.
Oyuna bilet aldığımda, oyunun isminden politik bir taşlama seyredeceğimi tahmin ediyordum ama oyunun fazla didaktik olmasından da korkuyordum. Neyse ki korktuğum başıma gelmedi. Oyunda espriler de göndermeler de dozundaydı.
Sonuçta keyifli bir 70 dakika geçirdim ve bir büyük ustayı sahnede seyretme şansını yakaladım. Ustalarımız hala sahnelerdeyken gidip seyretmek gerek.
Biraz da Bo Sahne'den bahsetmek istiyorum. Ben bu oyunla tanıştım onlarla. Cihangirdeki sahnelerinin hazırlık aşamasını anlatan bir videoyu burada paylaşıyorum. Bizlere oyunlarını, seslerini ulaştırmak için emek ve para harcayan tüm sanatçılara teşekkürler. İyi ki varlar.
Not: Yazıma eklemek için oyunla ilgili resim ararken bir şey dikkatimi çekti. Uşağın afişlerdeki kostümü oyunda giydiğinden farklı. Bence afişlerdeki kostüm oyunda kullanılandan çok daha uygun bir kostüm.
Meraklısına Not: Oyun Treni programından, çok eskilerden bir videoda buldum. İsterseniz buradan izleyebilirsiniz. Bir zamanlar böyle kaliteli, emekli çocuk programları vardı.
Kendime Not: Bizim ekip yalnız ben
Kendime Resim;
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder