Katilin Şeyi’nde tanışıp, Katilin Meselesi’nde kaynaştığımız acemi acar
dedektifler Vedat Kurdel ve Tefo ile tekrar birlikteyiz.
Vedat ve Tefo meslekte
geçirdikleri 4 yılın ve gösterdikleri başarıların ardından hatırı sayılır bir
üne kavuşmuşlar. Vedat’ın 2017 yılından anlattığı bu macera, Haracı ailesinin
Polonezköy’deki saray yavrusu evlerinde verdikleri 2009 yılı bahar
partisinde başlıyor. Normal şartlar altında asla davet edilmeyecekleri bu
partide bulunma sebepleri de iş. Görev başındalar. Zengin bir kocanın
boynuzlarını kontrol ediyorlar; adamın boynuzları var mı, yok mu diye. İşlerini
tamamlayıp tam da partiden ayrılacakları esnada, parti Vedat ve Tefo için ve de
herkes için hiç beklenmedik bir şekilde sonlanıyor. Tıpkı filmlerde olduğu
gibi, eli silahlı 6 adam partiyi basarak, davetlilerin üzerine kurşun
yağdırıyor. Saldırganlar, korumalar tarafından etkisiz hale getirilinceye kadar
oluşan bilanço ise çok ağır. Toplam kayıp saldırganlarla birlikte 30 kişi, bir
o kadar da yaralı var. Neyse ki, Vedat ve Tefo bu saldırıyı yara almadan
atlatıyorlar.
Bir çeşit mafya hesaplaşması
gibi duran olay, Vedat ve Tefo açısından polisiye bir vaka. Zaten onlar bu
davada mağdur konumundalar. Fakat bu saldırının esas mağduru Vedat oluyor çünkü
bu olaydan sonra, hamile karısını, doğacak çocuğunu düşünen Tefo, geleceğiyle
ilgili çok önemli bir karar alıyor ve Vedat’la ve de Nezih Dağdelen ve
Ortakları Özel Araştırma Ltd. Şti. ile olan bağlarını koparmaya,
Kapalıçarşı’daki eski işine, kuyumculuğa dönmeye karar veriyor. Bu ani ayrılık
kararı karşısında yıkılan ve hem ekibin beyin takımını hem de en iyi arkadaşını
kaybeden Vedat, bildiğiniz sevgilisi tarafından terk edilen çok aşık adam davranışları
sergileyerek, kendisini ofise kapatıyor. Bir yandan kendini alkol ve sigara
bataklığında boğmaya çalışıp, aynı kıyafetlerle ofisteki koltukta yatıp
kalkerken, sakal ve bıyıklarını da biriktirmeyi ihmal etmiyor. Bu durum,
sefilliğin tavan yaptığı ve buna şiddetli bir soğuk algınlığının da eşlik
ettiği bir günün sabahında, saldırının kurbanlarından Faruk Yutmaz’ın dul eşi
Şahane Hanım’ın bir konuyu görüşmek üzere kendisini görmeye geleceğini
öğreninceye dek devam ediyor.
İsmi gibi kendisi de şahane
olan Şahane Hanım; içinde farklı bir his olduğunu söyleyerek kocasının
öldürülmesinin araştırılmasını istiyor. Vedat, Şahane Hanım’la yaptığı
görüşmenin sonunda bu hissi destekleyecek herhangi bir delile ulaşamasa da, içe
doğan hislere saygısı olduğu için, konuyu araştırmayı kabul ediyor.
Tefo’nun babası, velinimetleri
Nezih Amcasının çevresi sayesinde, polisin hazırladığı dava dosyasına bakma
ayrıcalığını elde eden Vedat; Şahane Hanım’ın müteveffa eşi Faruk Yutmaz’ın, bu
katliamın değil, başka bir hesaplaşmanın kurbanı olabileceğini gösteren
ipuçlarına ulaşıyor, böylece Şahane Hanım’ın içine doğan hissi de yalancı
çıkarmamış oluyor. Bu olayın aydınlatılmasında yalnız kalan Vedat,
Tefo’nun yokluğunu etrafına topladığı aile meclisi üyeleriyle ve de ilk kitaptan
beri tanıdığımız, Vedat’ın dayağını da yemişliği bulunan Nemci ve
arkadaşlarıyla kapatmaya çalışıyor, karşısına çıkan her bir duvarda eski ortağı
Tefo’yu hasretle (!) anmaktan geri kalmıyor.
Öyle ya da böyle, yoluna
yalnız devam eden Vedat, belki de tüm sorumluluğun kendi omuzlarında olduğunu
bilmenin getirdiği güvenle, ucunu yakaladığı olayın peşinde adım adım
ilerliyor. Fakat tutulan bu yol Vedat’ı nereye ve kimlere götürecek, Tefo’nun
hikayedeki yokluğu nasıl doldurulacak, hikaye sonlanmadan Tefo’nun karısı Ayla
doğum yapacak mı, katilin uşağı kim ve uşakların katil olmadığı polisiye
romanlarda uşaklar ne yapar?
Algan Sezgintüredi’nin, adeta sözcüklere takla
attırırcasına kullandığı Türkçesiyle yazdığı bu çok eğlenceli ve meraklı
polisiye romanı “Katilin Uşağını” da okumanızı tavsiye ederim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder