Veronica – Nicholas
Christopher
Leo, Manhattan’da, Waverly Place sokağının yine Waverly Place sokağıyla
kesiştiği olasılık dışı bir noktada karlı ve rüzgarlı bir gecede onunla
karşılaştı. Kadının kıyafetleri simsiyahtı, başındaki şapkanın altından uzun
siyah saçları sırtına doğru dökülüyordu ve yere düşürdüğü anahtarlarını
arıyordu. Leo karların arasında bulduğu anahtarları kıza verirken, bu
anahtarlarla kendisi için tarifsiz bir maceranın kapısını açtığından
habersizdi. Bu Leo’nun Veronica’yı ilk görüşüydü. İkinci kez gördüğünde, kendisine
bakan gözlerin birinin mavi birinin yeşil olduğunu fark etti.
Veronica’nın hayatına
girmesiyle birlikte, Leo kendini açıklanamaz bir dizi olayın içerisinde
buldu. Veronica’nın karşısına nerede ve ne zaman çıkacağını bilmeyen Leo, her
buluşmanın ardından gözlerini karmakarışık rüyalar gördüğü gecelerin
sabahına açıyordu. Sonra bu gördüklerinin rüya değil de bilinmeyen zamanlara
sihirbazın dönüşü hakkında bilgi toplamak için yapılan yolculuklar olduğunu
anlayacaktı.
Veronica’nın babası Albin
White göz boyama sanatıyla Tibet rahiplerinden öğrendiği gizli bilgileri
harmanlayarak gerçekle düş arasında gösteriler düzenleyen bir sihirbazdı.
Gösterilerinde sihir nerde bitiyor, mucize nerede başlıyor anlamak
imkansızdı. 10 yıl önce yaptığı ortadan kaybolma numarası sırasında her
nereye gittiyse bir daha asla geri dönmemişti. Kayıtlarda kayıp olarak
gözüküyordu ama gerçek tam olarak öyle değildi. Yanında yetiştirdiği çırağı
Starwood, Albin White’a ihanet etmiş ve kaybolma gösterisi sırasında, Albin’in
seyahatinin seyrini değiştirerek onu zamanın içinde hapsetmeyi başarmıştı. O
günden beri Veronica ve kardeşi Clament babalarını ait olduğu zamana geri
getirmek için uğraşıyorlardı. Babaları onlara çeşitli yöntemlerle geri dönüşüne
dair ip uçları yolluyor ve Leo da bu mesajların yerine ulaştırılmasını
sağlıyordu. Leo ve Veronica Albin White’ı geri getirmeye çalışırken, ünlü
sihirbazı zamanda hapseden Starwood da buna engel olmak için onların peşine
düşmüştü.
Veronica, Nicholas
Christopher’in Türkçede basılan ilk kitabı olmasına rağmen benim okuduğum son
kitabı. Yazarın diğer kitapları Yıldızlara Yolculuk ve Franklin Flayır’ı da
okumuş biri olarak, bir şeyi itiraf etmem gerekir: Okumaya bu kitaptan
başlasaydım yazarın diğer kitaplarını okumazdım. Kitap beni hayal kırıklığına
uğrattı. Aslında çok ilginç olabilecek bir konu seçilmiş, anlatılan fantastik
olaylar gözünüzde çok görsel imgeler yaratıyor ama kitabın kurgusu olmamış. Hem
kahramanlarının kişilikleri hem de olay kurgusu havada asılı kalmış.
Kahramanların geçmişleri yok ya da çok belirsiz. Olaylar arasındaki neden sonuç
ilişkisi tam olarak kurulamamış. Kim neyi neden yapmış anlayamadım. Sonuç
olarak, bu kitap maalesef gönül rahatlığıyla tavsiye edebileceğim bir kitap
değil.
Bu arada kitabın kapak düzenlemesini de çok sevimsiz buldum. İnternette dolanırken bulduğum kapaklar çok daha güzel. İlk izlenim gerçekten önemli. Ben yıldızlara yolculuk kitabını okuduğum ve etkisinde kaldığım yazarın diğer kitapların almak istediğim için bu kitabı aldım. yoksa asla bu kapak beni raftan çağırıp, kendisini aldırmazdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder