Mansfield Park - Jane Austen
Mansfield Park benim okuduğum
ilk Jane Austen romanı. Ama onun eserlerinden yapılan film ve dizi
uyarlamaları defalarca kez seyrettim. Tabi bir yazarı okumakla seyretmek aynı
şey değil. Fakat kitabı okurken, gözümün önüne gelen film sahneleri beni hiç
rahatsız etmedi, hatta görüntüler okuduklarımla örtüşdüler bile diyebilirim.
Mansfield Park’ın öyküsüne gelince; başrolde, tabi ki İngiltere kırsalı
var. Karı koca Bertam’lar, 2 si kız, 2 si erkek dört çocuklarıyla birlikte
Mansfield Park malikanesinde yaşamaktadırlar. Yaşadıkları bölge fazla kalabalık
değildir. Etraflarında birkaç aile daha vardır ve hayatları kırsal hayatın
tekdüzeliği içinde geçip gitmektedir. Hikaye, Lady Bertam’ın, ailede istenmeyen
bir evlilik yapan ve zor koşullarda yaşayan en küçük kız kardeşinin
çocuklarından birini yanına almaya karar vermesiyle birlikte hareket kazanır.
Fanny Price, 12-13 yaşlarındayken ailesini bırakarak Mansfield Park’a
gelir/getirilir. Evin asıl kızlarından birkaç yaş küçük olan Fanny, evdeki yeni
yaşama uymakta oldukça zorlanmaktadır.
Papaz kocasını kaybettikten
sonra tüm ilgisini, kardeşi Lady Bertram ve onun kızlarına yönelten, Mrs.
Norris’de, teyzesi olmasına karşın, Fanny’nin hayatını zorlaştırmak için
elinden geleni yapmaktadır. Fanny’nin en birinci görevi huysuz Mrs. Norris’in
bitip tükenmeyen isteklerini yerine getirmektir. Üstelik Mrs. Norris her
haraketiyle Fanny’ye yeğenlerinden farklı olduğunu hissettirmektedir. Fanny’nin
yeni hayatında ona gerçekten destek olan yegane aile üyesi ise, ileride Papaz
olmak isteyen evin küçük oğlu Edmund’dur.
Ben aslında
Fanny’nin hikayesini biraz çirkin ördek yavrusu masalına benzettim. Çelimsiz,
bakımsız, eğitimsiz küçük kız çocuğunun, güzel, akıllı ve erdemli bir genç
kadına dönüşmesinin hikayesi.
Bana göre bu öyküde geçen olaylar, karakter
tahlilleri, diyaloglar biraz fazla kadın dünyasından ve kadın gözünden
anlatılmış gibi. Mesela Evin
babası Mr. Bertram varlıklı bir adamdır ama gelirinin kaynağı nereden
gelmektedir, para kazanmak için ne iş yapar, bir okuyucu olarak bunları
bilmeyiz. Mr. Bertam işlerini yoluna koymak için uzaklara gider- Hindistan’dı
sanırım- ve orada yaklaşık 1,5 yıl kalır. Okuyucuya aktarılan, o gezinin
yapılmasının tek nedeni işlerin yoluna koyulmasıdır. 1,5 sene kalmayı
gerektirecek kadar ciddi bir problemle boğuşan Mr. Bertam’ın iş sorunu hakkında
en ufak bir şey öğrenemeyiz. Çünkü bu bilgiler erkelerin dünyasına aittir,
dolayısıyla kitabın konusu değildir.
Ve toplumsal
hayatın tam ortasında evlilik müessesi durmaktadır. Balolar, çay partileri,
araba gezintileri, akşam yemekleri. Sanki tüm sosyal etkinlikler bu amaca
hizmet etmek üzere düzenlenmektedir. Fanny, kuzenlerinin yaşamı üzerinden,
yüksek sosyeteye ait kızların koca bulma sürecini – ritüellerini de
diyebiliriz- bize detaylı bir şekilde aktarır. İyi bir evlilik yapmak, bir genç
kız ve ailesi için hayati önem taşımaktadır. Yaşadıkları yer, ne kadar küçük
olursa olsun, gönül ilişkilerine dair dedikodular, herkesin ve okuyucunun
ilgisini çekecek kadar boldur. Kadın penceresinden bakış burada da kendini
gösterir. İyi erkeği güzel, fettan ve hırslı kadın yerine, uzun vadede dürüst
ve erdemli olan kazanır.
Ve Mansfield Park’da hayat
öyle sakin ve huzurlu akmaktadır ki. İnsanın gündelik telaşlarının çıkarılması
gereken nakış modeli, atla yapılacak gezide sırta alınması unutulan şal, saat
beşte teyzeye çay servisi yapmak için eve dönme telaşı, ya da dostlara
yetiştirilecek mektupları yazarken yaşanan stres olması. Ne acayip değil mi?
Hayat onlara güzel demekten kendin alamadım. Romanı bu yönüyle ele alıp,
oradaki hayatı bu günle kıyasladığımda, ne yalan söyleyeyim, içimden romanın türüne
bilim kurgu demek geliyor. Yani günümüze o kadar uzaylı kalıyor.
Genel olarak kitabı okumaktan
zevk aldım. Yer yer, uzayan ve ağdalanan iç dünya tahlillerinde sıkıldığımı da
itiraf etmek zorundayım. Yine de İngiliz Edebiyatının klasiklerinden olan Jane
Austin romanlarının okunması gerektiğini düşünüyorum.
İnternette yaptığım ufak bir araştırmaya göre Mansfielad Park ilk olarak
1999 yılında sinemaya uyarlanmış. Filmin yönetmenliğini Patricia Rozeme yapmış.
Başrollerini Frances O’Conner, Jhonny Lee Miller ve Alessandro Nivola paylaşmış
ki ben bu filmi seyrettim.
Hikaye ikinci kez 2007 yılında sinemaya uyarlanmış. Filmin yönetmeni Iain B.
MacDonald. Oyuncular Jolia Joyce, Douglas Hodge, Maggie O’Neill. Ben bu filmi
seyretmedim ama benim hayalimdeki fanny Price ilk filmdeki kumral Fanny ile
daha fazla örtüşüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder