Monte Cristo Kontu – Alexandre
Dumas
Çocukken bir solukta, adeta nefes almaksızın okuduğum Monte Cristo
Kontu’nu, yıllar sonra İthaki Yayınları tarafından basılan tam metninden tekrar
okudum ve fark ettim ki, aradan geçen onca yıl, bu kitabın benim içimde
yarattığı duygulardan hiç bir şey eksiltmemiş.
Monte Cristo Kontu hemen hemen
herkesin konusunu bildiği, yazıldığı zamandan beri tarihin eskitemediği bir
“Best Seller”, Edmond Dantes’in inanılmaz hikayesi (Her ne kadar o zamanlarda
Best Seller kavramı yoksa da).
19 yaşında başarılı bir kaptan adayı olan Edmond
Dantes, delicesine aşık olduğu Katalan sevgilisi Mercedes’le nişanlanıp,
evleneceği gün, arkadaş bildiği düşmanlarının ihanetine uğrayarak, hayatının en
mutlu günü olacağını umut ettiği bir günde, kendisini İf Şatosunun
taş hücrelerinden birinde bulur.
Edmond Dantes İf Şatosunun taş
duvarları arasında, hem acıyı, hem yalnızlığı, hem deliliği, hem dostluğu, hem
bilgiyi, hem zenginliği, hem de özgürlüğü bulmayı başaracaktır. İf Şatosunun
bir başka sakini, herkesin “deli” olduğuna inandığı Rahip Faria’nın uzun yıllar
boyunca iğneyle kuyu kazar gibi açtığı gizli geçit, ufak bir hesap hatası
sonucunda, denize bakan duvar yerine, Edmond Dantes’ in hücresine açılınca, bu
iki yalnız tutuklunun da kaderi değişir. İtalyanca, İspanyolca, Yunanca ve
Fransızca bilen, matematik ve kimya konusunda uzman olan rahip Faria, tüm
bildiklerini, hücrede geçirdikleri uzun yıllar boyunca Edmond Dantes’e öğretir.
Tüm bu çalışmalar sırasında, iki kader arkadaşı İf Şatosundan kaçma hayalinden
de vazgeçmezler ve yaptıkları kaçış planına göre çalışmalarını sürdürürler.
Maalesef talih Rahip Faria’ya sırtını dönmüştür. Atalarından ona miras kalan
ölümcül bir hastalığı vardır ve art arda gelen krizler sonucunda rahip felç
geçirerek sakat kalır. Bu durumda artık şatodan kaçmasına imkan yoktur ve hiç
bir koşulda kendisini yalnız bırakmayacağını açıklayan dostu Edmond Dantes’e
sakladığı büyük sırrını, Monte Cristo adasında gömülü olan muhteşem hazinenin
yerini söyler. Zavallı rahibin ölümü, Edmond Dantes’ in kurtuluşu olur ve
rahibin kefen bezinin içine saklanarak, ayağına bir gülle bağlı olduğu halde,
İf şatosunun kayalıklarından, rahibin ölü bedeni yerine, Akdeniz’ in soğuk
sularına fırlatılır.
Kitabın bundan sonraki kısmı,
adeta, ilahi adaletin yeryüzünde vücut bulmuş hali, Monte Cristo Kontu da,
ilahi adaletin yeryüzündeki cezalandırıcı elidir. Adada saklı hazineyi bulan
Edmond Dantes, Monte Cristo Kontu adını alarak, 24 yıl sonra Paris’e bir intikam
meleği olarak geri dönecektir. Esrarengiz Monte Cristo Kontu, inanılmaz
servetiyle Paris sosyetesinin göbeğine bir bomba gibi düşmüştür. Kitap tam
anlamıyla bir intikam destanıdır. Tüm kitap boyunca, Monte Cristo Kontu’nun,
intikam planlarını sınırsız parasının da yardımıyla ince ince ördüğünü ve
uygulamaya soktuğunu görürüz. Planların uygulanması okuyucular içinde çeşitli
sürprizlerle doludur. Okuyucu, sayfadan sayfaya, bölümden bölüme, soluksuzca
Kontun ve onun bitmeyen nefretinin peşinden koşturur. Düşmanlarına karşı çok
acımasız olan Monte Cristo Kontu, dostlarına karşı çok cömerttir ve onlar için
kim olduğu bilinmeyen bir iyilik meleğidir.
İlahi adaletin yerine gelmesi
her ne kadar okuyucuya değişik bir tatmin duygusu yaşatıyorsa da, zaman zaman intikam
ateşinin ulaştığı yerlere bakarak, Monte Cristo Kontu’nun ruhunun da en az
düşmanlarınınki kadar kirlenmiş olduğunu düşünmekten kendimi alıkoyamadım.
Dostları için, hiç bir çekince hissetmeksizin sığınılabilecek bir liman
olabilen Monte Cristo Kontu ile, düşmanlarının yakın çevresinde onulmaz
yıkımlara sebep olan adamın aynı kişi olduğuna inanmak gerçekten
çok zor. Sanki geçmişe gömülmüş saf, umut dolu Edmond Dantes
dostlarına karşı, hayatın katılaştırdığı, kin ve nefretin ürünü olan Monte
Cristo Kontu ise düşmanlarına karşı olan görevlerini yerine getirmekte.
Çok usta bir anlatıcı olan A.
Dumas, hikayesini, binbir gece masallarından fırlamış, ipekler ve elmaslar
içerisinde esrarengiz Prenses, Monte Cristo adasında gizli geçitlerden girilen
ve dönemin uzak diyarı “Doğu’ya” öykünerek döşenmiş mağara, kusursuz hizmet
veren dilsiz arap uşak, çok hızlı yol olan özel yapım gemi, bir damlasıyla
insanları tedavi eden ama 3 damlasıyla öldüren zehir, insanları kaçıran şehir
eşkıyaları, haşhaş macunları gibi çok çeşitli ve hayal gücünü gıdıklayan
unsurlarla zenginleştirmiş. Düşmanlarının dünü, bu günü ve geçen yıllar içinde
yaşadıklarını ayrıntılı bir şekilde anlatmış. Kitabı Türk okuyucular için
ilginç kılan bir başka özellik de Monte Cristo Kontu’ nun yanındaki esrarengiz
güzel kadının babasının, Yanya Valisi Tepedelenli Ali Paşa olmasıdır
.
.
Kitabın sayfaları arasında, ara sıra, Monte Cristo Kontu’ nu yıllar önce Altın Çocuk Kitapları serisinden çıkmış baskısından okuyan küçük çocuğa rastladım. Gözlerimin önüne kitabı, dayımın evinin merdivenlerine oturup okuduğum zamanlara ait görüntüler, hafızama metnin hayalimde yarattığı binbir gece masallarından fırlamış imgeleri geldi. Kitaptan hala aynı heyecanı alıyor olmamın sırrının ne olduğu konusunda ise bir türlü karar veremedim. Bir şekilde içimde bir yerlerde bozulmadan kalabilmiş çocuk ruhum mu yoksa Alexandre Dumas’ ın insanın içine işleyen anlatımı mı?
Kitap her ne kadar ansiklopedi
ölçülerinde sayılabilecek ebatları ve 1050 sayfalık kalınlığınla insanın gözünü
ilk bakışta korkutuyorsa da, arka kapağında da yazdığı üzere bir solukta
okunuyor. Ama uzuuuuunca bir solukta okunuyor. Bu nedenle diyorum ki,
derin bir nefes alın ve okumaya başlayın.
Meraklısı için not 1:
Tepedelenli Ali Paşa:
Tepedelenli Ali Paşa 1744 yılında bugünkü Arnavutluk’ un Tepelen
(Arnavutça Tepelena deniyor) kasabasında doğdu. 1768 yılında zengin bir paşanın
kızıyla evlendi ve Osmanlı Devletinin hizmetinde hızla yükselmeye başladı. 1788
yılında Yanya valiliğine getirildi. Bu dönemde bölgedeki Rumlar Osmanlı
Devleti’nden bağımsızlıklarını kazanmak üzere
çalışmalara başlamışlardı. Tepedelenli Ali Paşa bu bağımsızlık hareketlerini
bastırmak için sert önlemler aldı. Fakat Osmanlı devleti’nin o dönemdeki
zayıflığından yararlanarak Arnavutluk ile Yunanistan arasındaki Epir bölgesinde
nüfuz bölgesini genişletti. Osmanlı Devleti’nden yarı-bağımsız bir şekilde
davranmaya başladı. Değişik Avrupa ülkeleriyle çıkarlarına göre doğrudan
ilişkiler kurdu. 1809 yılında İngiliz yazar/şair Lord Byron Tepedelenli Ali Paşa’yı
ziyaret etmiş ve bu ziyareti yazılarına konu almıştır. Tepedelenli Ali Paşa’nın
oğullarıyla birlikte bağımsız bir devlet kurma aşamasına gelmesi üzerine II.
Mahmut mühürdarı Mehmet Sait Halet Efendi’nin de etkisiyle Tepedelenli Ali
Paşa’yı görevden aldı. Fener Patriğinin de II. Mahmut’un bu kararı üzerinde
etkili olduğu söylenir. Tepedelenli Ali Paşa bu kararı dinlemedi ve bir isyan
başlattı. Bu isyanı bastırmak üzere II. Mahmut Sadrazam Hurşit Ahmet Paşa’ yı
Tepedelenli Ali Paşa’nın üzerine gönderdi. Hurşit Ahmet Paşa, Tepedelenli Ali
Paşa’nın işgal ettiği yerleri geri alarak, Tepedelenli Ali Paşa’nın oğullarıyla
birlikte ordusunu yendi. 24 Ocak 1822′de de Tepedelenli Ali Paşa kurşunla
vurularak öldürüldü. Daha sonra da başı kesilerek İstanbul’a gönderildi. (Kesik
baş sahnesi kitapta da anlatılmaktadır. )
(Kaynakça: Vikipedia)
Meraklısı için not 2:
Monte Cristo Kontu, yazıldığı ve fasiküller halinde tefrika edildiği ilk günden bu güne dek pek çok kez filme çekilmiş, dizisi ve anime filmi yapılmış, ana metinden kotarılan yan konularla yeni filmler yapılmış, ve bir çok sanatçıya, yazara, müzisyene de eserlerinde esin kaynağı olmuştur.
Monte Cristo Filmleri: 1908
yılında yapılan sessiz filmden başlamak üzere en son 2002 yılında çevrilen ve
yönetmenliğini Kevin Reynolds’ un yaptığı filme dek 18 kez filme çekilmiş veya
dizisi yapılmıştır. Ayrıca 2004 yılında anime dizi olarak gösterilmiştir.
Monte Cristo’ ya
ilişkilendirilerek çekilen filmler:
Monte Cristo’ nun Oğlu (1940)
Monte Cristo’ nun Karısı (1946)
Monte Cristo’ nun Dönüşü (1946)
Kontes Monte Cristo (1948)
İntikamın Maskesi (1951)
Monte Cristo Kontu’nun Hazinesi (1961)
Monte Cristo’ nun Oğlu (1940)
Monte Cristo’ nun Karısı (1946)
Monte Cristo’ nun Dönüşü (1946)
Kontes Monte Cristo (1948)
İntikamın Maskesi (1951)
Monte Cristo Kontu’nun Hazinesi (1961)
Daha detylı bilgiyi
http://en.wikipedia.org/wiki/The_Count_of_Monte_Cristo_(film) adresinden bulabilirsiniz.
"Monte Cristo Kontu –
Alexandre Dumas" için Yorum Yok
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder