24 Mayıs 2016 Salı

Testosteron - Oyun Atölyesi



(Nazimo - Tiyatro)

Yazan: Andrzej Saramonowicz
Çeviren: Neşe Talu Yüce
Yöneten: Celal Kadri Kınoğlu
Müzik: Serdar Donduran
Final Şarkısı Sözleri: Celal Kadri Kınoğlu
Sahne Tasarımı: Emre Abaka
Işık: Hakan Özipek

Stravros: Orhan Aydın
Kornel: Ruhi Sarı
Tretyn: Emre Altuğ
Fistach: Gürkan Uygun
Tytus: Bülent Şakrak
Robal: Gökçer Genç
Jannis: Gökhan Yıkılkan


Bu akşam bir efsanenin son gecesine tanıklık ettik. Oyun Atölyesi'nde 2008 yılından beri oynayan Testosteron bu akşamki oyunla seyirciye veda etti. Daha önce 4 kez izlediğim oyunun son temsiline, hem veda etmek hem de teşekkürlerimi sunmak için gittim. Elveda Testosteron. 










Oyun artık bittiğine göre spoiler korkusu olamadan oyunu, olanı biteni anlatabilirim.

7 erkek arasında geçen oyun, her çeşit erkeklik hallerini, maskesiz, fütursuz, frensiz, ağır travma sonrası, bol alkol etkisinde  anlatıyor.  Oyun bir erkek tarafından yazılmış, erkek gözünden, erkeklerin dünyasından anlatılmış. Kadro tamamen erkek ama oyunda tüm haller kadınlara dair. Yani sahnede görünmeyen onlarca kadın var. Her şeyin suçlusu bu testosteron hormonu. Kahrolsun testosteron yani. 




Ülkenin en ünlü kuş bilimcisi ufak tefek, kocaman gözlüklü, pek de yakışıklı olduğunu söyleyemeyeceğimiz Kornel, düğününde rock şakıcısı nişanlısı Alicia tarafından terk edilir. Üstelik Alicia bir başkasını sevdiğini söyleyerek davetlilerden bir tanesi öper (Tretyn) ve düğünü terk eder. Sonradan öğreniriz bu hareketten sonra düğünde film kopmuştur. Duygusal travma yaşayan Kornel arbedede kafasına sert bir adak mumu darbesi de alınca azıcık kalan aklı da uçup gitmiştir. Sahneye kafası sarılmış bir halde, elinde serum torbasıyla giriş yapar.




Bu arada damadın babası (Orhan Aydın) gelinin öptüğü adamın ağzını burnunu kırar. Ona davetlilerden biri yardım eder (Fistach). Sonra Kornel'in baba bir anne ayrı ikiz kardeşi (Jannis) - farklı annelerden aynı gün doğmuşlar- ve damadın mikrobiyolog arkadaşıyla da (Robel) tanışırız. Bunların hepsi düğün yemeğinin yapılacağı restoranda bir araya gelirler. Hepsi nevi şahsına münhasır erkeklerdir ve restoranın garsonu da cinslikte bu grubun alayıyla başa çıkacak düzeydedir. 









Sonra kavgalar, gürültüler, alkol, savunmalar, alkol, kahrolsun Alicia, alkol, zaten bütün kadınlar o...., alkol, siz benim karıma o...... diyemezsiniz, alkol, o senin karın değil evlenmedin, alkol, iyi oldu hatırlattınız, alkol, eski sevgililer, alkol, bu benim oğlum jannuş kılıbık, alkol, sen zaten bize babalık mı yaptın, alkol, paylaşılan bebek resimleri, alkol, müzik, alkol şeklinde sohbet devam eder. Kimi zaman kavgaya tutuşurlar, kimi zaman sarılıp salya sümük ağlarlar, alkol seviyesi artıkça etrafa sırlar, zaaflar, eski kuyruk acıları, mevcut kuyruk acıları saçılır, bir çeşit toplu terapi seansı yaşanır. Yani sahnede laf lafı açtı, laf sonra nereleri açtı inanamazsınız. (aşağıdaki ilk oyun afişindeki resme baktığında neyi açmış olabileceğini tahmin edersiniz sanırım)





Evet oyun ağır şiddet ve küfür içermekte. Ama çok fazla değil (!) sadece yedi erkeğin oynadığı, adı testosteron olan ve 18 yaş sınırlaması bulunan  bir oyunda olması gerektiği kadar. Yani kimse tahmin etmediği bir durumla karşı karşıya kalmıyor. Kadına yönelik esprilerin çoğu kadını metalaştıran, cinsel obje olarak gösteren söylemler. Ama kaba söylemlerin altında, erkeğin sığlığına ve testosteron etkisiyle yönlendirilen hayatına ters ayna tutuyor. Kendi ayaklarına kurşun sıkıyorlar aslında.



Oyun 2008 - 2012 yılları arasında  Stavros (Metin Coşkun), Kornel (Onur Ünsal), Fistach (Emre Karayel), Tretyn (Mert Fırat), Robal (İnan Ulaş Torun), Jannis (Timur Acar), Tytus (Tuna Kırlı) tarafından oynanmıştı. İlk kasttan oyunu 3 kez seyretme şansım oldu. 2 kez de bu kasttan seyrettim. Her iki ekibinde lezzeti farklıydı ama gözüm Mert Fırat'la Onur Ünsal'ı aramadı desem yalan olur. Bununla beraber Bülent Şakrak ve Gürkan Uygun'un oyunculuklarını çok büyük keyifle izledim




İlk kadronun afişi;



.Testosteron Oyun Atölyesinde çok uzun soluklu bir yolculuktu ama bitti. Umarım bu oyun yakın zamanda başka tiyatro toplulukları tarafından da oynanır. Mahrum kalmayız kahkahalardan. 

Oyunun sonunda çıkarılan ders; Şeyin mi var derdin var.


Oyunun Final Şarkısı;

















Kendime not; Bizim takım Kızım ve ben
Kendime Resim




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder