5 Aralık 2012 Çarşamba



Mansfield Park - Jane Austen

Yazan: nazimo Kategori: Klasikler

Mansfield Park benim okuduğum ilk Jane Austen romanı. Ama onun eserlerinden yapılan film ve dizi uyarlamaları defalarca kez seyrettim. Tabi bir yazarı okumakla seyretmek aynı şey değil. Fakat kitabı okurken, gözümün önüne gelen film sahneleri beni hiç rahatsız etmedi, hatta görüntüler okuduklarımla örtüşdüler bile diyebilirim.

Mansfield Park’ın öyküsüne gelince; başrolde, tabi ki İngiltere kırsalı var. Karı koca Bertam’lar, 2 si kız, 2 si erkek dört çocuklarıyla birlikte Mansfield Park malikanesinde yaşamaktadırlar. Yaşadıkları bölge fazla kalabalık değildir. Etraflarında birkaç aile daha vardır ve hayatları kırsal hayatın tekdüzeliği içinde geçip gitmektedir. Hikaye, Lady Bertam’ın, ailede istenmeyen bir evlilik yapan ve zor koşullarda yaşayan en küçük kız kardeşinin çocuklarından birini yanına almaya karar vermesiyle birlikte hareket kazanır. Fanny Price, 12-13 yaşlarındayken ailesini bırakarak Mansfield Park’a gelir/getirilir. Evin asıl kızlarından birkaç yaş küçük olan Fanny, evdeki yeni yaşama uymakta oldukça zorlanmaktadır.

15 Haziran 2012 Cuma



Sultanı Öldürmek - Ahmet Ümit

Yazan: nazimo Kategori: Kurgu| Polisiye

Ahmet Ümit’in son kitabı Sultanı Öldürmek’i yaklaşık bir ay önce bitirdim. Bitirir bitirmez de burada sizlerle paylaşmak için yazmaya başladım. Ama olmadı. Gerçekten çabaladım ama anlatmak istediklerimi, kitabın bana hissettirdiklerini bir türlü bira araya getirip, derleyip, toparlayamadım. Halen de bunu başarabileceğimden şüpheliyim. Bazı kitaplar bende bu etkiyi yapıyor. O nedenle konuyu aklıma geldiği gibi, dağınık anlatmaya karar verdim.

Biri, sizi cinayet işlemekle suçladığında deliller bulur, tanıklar gösterir, bunun bir iftira olduğunu kanıtlamaya çalışırsınız, ama sizi itham eden kişi bizzat kendinizseniz, ne yaparsınız?”
Yukarıdaki satırla başlayan kitap daha ilk satırdan sizi içine çekiyor. Hem kendine, hem bizlere, hem de cümle aleme suçsuz olduğunu kanıtlamaya çalışan kişi, 60 yaşındaki tarih Profesörü Müştak Serhazin.  Serhazinlerin son erkek evladı.  Hikayedeki ceset ise Müştakın unutamadığı aşkı Nüzhet. Nüzhet onu 21 yıl önce terk ederek Amerika’ya yerleşmiş. Olduğu yerde sayan, yorgun ve yılgın profesör Müştak’ın aksine,  Nüzhet, Türk milli tarih görüşüne ters düşen sivri çıkışlarıyla dünyanın dikkatini çalışmalarının üzerine çekmeyi başaran, sözü,  yetkin bilim çevrelerinde geçen ünlü bir profesör. Müştak,  Nüzhet’ e duyduğu bitmeyen aşkını öyle bir anlatmış ki;

10 Mayıs 2012 Perşembe


Fotoğraf 1
Meraklılar -Richard Bach



Yazan: nazimo Kategori: Fantastik

Meraklılar, Richard Bach’ın hayalindeki dünyayı dağ gelincikleri üzerinden anlattığı  5 uzun hikayeden oluşuyor. Ben uzun hikaye diyorum ama, orijinalleri “Dağ Gelincikleri Günceleri” adı altında ayrı ayrı kitaplar olarak basılmış. Meraklılar, aslında büyükler için yazılmış fabıllar. Bir çeşit “kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” öyküleri.

Efsaneye göre, dağ gelincikleri, bilinmeyen bir zamanda gezegenleri Ferre’den dünyaya gelmişler ve bu gezegende insanların hayatına paralel barış içerisinde bir medeniyet kurmuşlar. Kendileri de tam olarak ne zamandan beri dünya üzerinde yaşadıklarını bilmiyorlar. Geçmişlerinde bir felaket olduğunu tahmin ediyorlar ama bunun ne olduğunu tam olarak bilen yok. Kurdukları medeniyet gücünü çok basit kurallardan alıyor.

“Başkasına vereceğim zararı, her ne olursa olsun önce kendime vereceğim.”Nasıl ki kendime saygı duyuyor ve nazik davranıyorsam, akranlarıma, büyüklerime ve çocuklara da aynı nezaketle ve saygıyla yanaşacağım”“Başkaları için isteyeceğim, diledikleri gibi yaşama, düşünme ve inanma özgürlüğüne sahip olmalarıdır. Bu özgürlüğü kendim için de isteyebilirim.”Bütün seçimlerimi yaparken ve her günümü yaşarken en yüksek doğruluk duygusu hep içimde olacak.” 

1 Mayıs 2012 Salı


Çıt Yok - İsmail Güzelsoy

Yazan: nazimo Kategori: Kurgu

Roman 1941 yılının baharında İstanbul’da geçmektedir. II. Dünya savaşının gölgesindeki İstanbul’da geceleri karartmalar yaşanırken, Eyüp’ün sokaklarında anlık sessizlikler olmaktadır. Sanki bir şey, ya da bir güç, etraftaki tüm sesleri yutmaktadır. Sessizlik hayra alamet değildir aslında. Her sessizlik sonrası, Eyüp sokaklarında bir biri ardına şahdamarı delinerek öldürüldükten sonra, kalbi yerinden sökülmüş cesetler bulunmaktadır. Herkes bu cinayetlerin vampirin işi olduğundan emindir. Komiser Lordali katilin peşindedir ve İstanbul halkına katilin en yakın zamanda yakalanacağına dair güvence vermektedir. O günlerde gazeteci çocuklar “Yazıyoooor, yazıyooor, Eyüp vampirinin son kurbanını yazıyoor” diye bağırarak dolaşmaktadır İstanbul sokaklarında.

Kitap, başında bir polisiye roman ya da bu günlerde çok moda olan bir vampir romanı gibi başlamasına karşın, sayfalar ilerledikçe hikaye çok farklı sulara yelken açar ve okuyucuyu da beraberinde sürükler.  Kitapta çok fazla sayıda insanın öyküleri anlatılmış. Hemen hemen hepsinin hayatı bir şekilde kitabın başkahramanı Sohrap’la geçmişte ya da günümüzde (yani 1940’larda) bir yerlerde doğrudan ya da dolaylı kesişmiş. Yalnız Eyüp vampirinin kurbanları hariç.

29 Şubat 2012 Çarşamba

Erken Kaybedenler – Emrah Serbes

Yazan: nazimo Kategori: Öykü

Erken Kaybedenler Emrah Serbes’in hikaye kitabı. İçinde 8 öykü var. Hepside erkek çocuk öyküleri. Çoğunluğu 13-14 yaşında çocuklar. Öyküleri birinci ağızdan, yani erkek çocuklarının ağzından anlatmış yazar. Çok çeşitli çocuk ve ergen tiplemeleri. 

Emrah Serbes  kahramanlarının ruhlarında kopan fırtınaları öyle güzel anlatmış ki. Sanki tüm ergenler karşınızda, onlarla yüzyüze sohbet ediyorsunuz.


Öykülerden seçmeler;

Anneannemin Son Ölümü‘nde anne ve babasını çok erken yaşta kaybeden bir erkek çocuğunun, hayatındaki her şeyi dolduran yaşlı anneannesiyle kurduğu ilişkiye, anneannenin çocuğun hayatında kapladığı yere, birlikte paylaştıkları hayata tanıklık ediyoruz.
“…Bütün ev ödevlerimi beraber yapıyoruz. Bana ödev verildiğinde anneannem kendine verilmiş gibi sorumluluk duyuyor. Geçen sene matematikten çaktık. Fonksiyonlar zor geldi, çıkamadık işin içinden. Veli toplantısına beraber gittik. Çünkü her yere beraber gideriz. Anneannem matematik hocası olan yeni mezun kızcağızı bir köşeye sıkıştırdı, “Matematik hocası sen misin?” diye sordu. “Evet teyzecim.” “Sen ne biçim öğretmensin, kahpenin doğurduğu kancık! Bu kadar zor ödev verilir mi manyakoğlumanyak …”

28 Şubat 2012 Salı


Tavan Arasındaki Budha - Julie Otsuka

Yazan: nazimo Kategori: Kategori dışı

Az önce baş kahramanı olmayan bir roman bitirdim. Romanın kahramanları 1900’lerin başında Japonya’dan Amerika’ya evlenmek üzere yola çıkan bir gemi dolusu kadın. Resimlerinden görüp, tanıyıp, aşık olup ya da aşık olmayıp, üzerlerine umut dolu gelecek hikayeleri yükledikleri adamların yanına gitmek üzere her yaştan, değişik şehirlerden, köylerden, ailelerini geride bırakarak, bir geminin tabanına istiflenen kadınlar.

Karaya ayak bastıklarında onları hayal kırıklıkları bekliyordu. Çünkü hepsini ellerindeki resimlere hiç benzemeyen, kimisi daha yaşlı, kimisi daha hırpani, kimisi daha kaba ama hepsi de çok yoksul adamlar karşıladı. Uzun gemi yolculuğu boyunca kendilerine yakın hissettikleri o resimlerdeki adamlar yoktu karşılarında. Dönüşü olmayan yoldan geldikleri için herkes kaderine razı oldu ve tanımadıkları adamlarla kendi yollarına gittiler. 

9 Ocak 2012 Pazartesi



Nilgün – Refik Halid Karay

Yazan: nazimo Kategori: Klasikler| Kurgu

İtalyanların Habeşistan’ a sevkiyat yaptıkları sırada idi; 1936 senesinde. Faşist askerle dolu bir İtalyan vapurundayım:  Mazotla işleyen 22 bin tonluk, 24 mil süratinde bembeyaz Conte Verdi adındaki bir yolcu vapuru…
Şark’a gidiyorum. Niçin? Ben kimim? Sizlere bunu şimdiden söylemeyeceğim. Yazıma ifşaatla başlamayalım. Önceden izahat vermemekle beraber öyle tahmin ediyorum ki hikayem ilerledikçe şahsiyetim kendiliğinden belirecek.”

Conta Verdi vapurunda yola çıkan bizim baş erkek kahramanımız. Aslen İstanbul’lu, 40’lı yaşlarının başında, oldukça yakışıklı ve atletik, başından 3 evlilik geçmiş, birkaç dili ana dili gibi konuşan esrarengiz bir adam. Esrarengiz diyorum, çünkü ne  iş yaptığını tüm roman boyunca öğrenemiyoruz.  Anlattıklarından çok fazla seyahat ettiğini, Mısır, Suriye, Hicaz, Avrupa, Hindistan, Cava, Amerika, Güney Amerika’ya, Uzak Doğu’ya gittiğini, gittiği her yerde işlerini hallettirecek birilerini  tanıdığını, çok çapkın olduğunu, hayatına değişik milletlerden bir sürü kadının girip çıktığını anlıyoruz.