22 Mayıs 2017 Pazartesi

Bir Meşrutiyet Faciası yahut Gündüzlerimiz - Seyyar Sahne

bir meşrutiyet faciası yahut gündüzlerimiz ile ilgili görsel sonucu
(Nazimo - Tiyatro)

Yazan: Volkan Çıkıntıoğlu
Yöneten: Celal Mordeniz
Oyuncular: Doğu Can, Hakan Emre Ünal, Volkan Çıkıntıoğlu
Proje Asistanları: Esra Yıldırım, Yasemin Kır
Dekor/Işık/Afiş Tasarımı: Nursev Irmak Demirbaş
Bir Tiyatro Medresesi yapımıdır.



Yine konusu hakkında tek kelime bile okumadan bilet aldığım bir oyun. Ve yine isimden esinlenerek oyunun konusu hakkında yaptığım tahminlerin hepsi bir kez daha fos çıktı. Oyunun tarihle bir alakası yokmuş. O meşrutiyet o meşrutiyet değilmiş. O kadar ıskaladım yani.

Biraz oyundan bahsedelim. Aynı restoranda yemek yiyen 3 kişi var sahnede. Her birinin karşısında konuştukları biri var ama biz onları görmüyoruz. Kim olduklarını, aralarındaki ilişkiyi, ne için buluştuklarını tek tarafın konuşmasından anlamaya çalışırken bir şey oluyor ve bu üç adam birden bire kendilerini bambaşka bir yerde buluyorlar. Yemek yedikleri kişiler onlarla gelmemiş. Sonra birbirlerini fark ediyorlar. Başlarına ne geldiğini anlamaya çalışırlarken kimliklerini sorgulamaya başlıyorlar. İsimleri, aileleri, geçmişleri.

21 Mayıs 2017 Pazar

Sevgili Arsız Ölüm Dirmit - Seyyar Sahne

sevgili arsız ölüm dirmit ile ilgili görsel sonucu
Eser: Latife Tekin
Metni Düzenleyen ve Oynayan.: Nezaket Erden
Metni Düzenleyen ve Yöneten: Hakan Emre Ünal
Proje Danışmanı: Zeynep Günsur Yüceil
Reji Danışmanı: Celal Mordeniz
Afiş Çizim: Perim İşisağ


Dirmit uzaktaki çok uzaktaki bir köyden İstanbul'a göçmüş bir ailenin en küçük çocuğu. Çok sıkıldığı, sıkıntısından saksı çiçeği Kepçe'yle konuştuğu bir akşamda tanışıyoruz onunla. Hayatın üstüne üstüne geldiği, içini dökmek istediği bir akşama denk geliyoruz. Köyünü öyle özlemiş ki, arada Kepçe'nin saksısından bir tutam toprağı ağzına atıp, tadını çıkara çıkara yiyiyor. Konuşmak için aklına köydeki evinin önündeki tulumba geliyor ve bir koşu köyüne gidip (!)  başlıyor sevgili tulumbasına anlatmaya.

Çocukluğunu anlatıyor, şehri anlatıyor, şehirdeki hayatını, tek göz odada bir sürü insan bir arada yaşamanın zorluklarını anlatıyor. Annesini, babasını, ablasını, abilerini, yengelerini, kim var kim yok hepsini anlatıyor. Ataerkil ailesinde uğradığı baskıları, fiziksel ve ruhsal işkenceleri anlatıyor. Ama öyle kendini acındırarak değil. Bize bu öyküyü ne istediğini bilen, karşılaştığı zorluklarla nevi şahsına münhasır yollarla mücadele eden bir savaşçı ruh anlatıyor. Ve bayağı da komik anlatıyor. Örselendikçe derslerine sarılıyor, şiire sarılıyor, dansa sığınıyor, kaçıp sokaklara sığınıyor.