Narnia Günlükleri - İstanbul Devlet Tiyatroları

Yazan: Clive Staples Lewis
Oyunlaştıran: İrita Kutchmy
Müzik: İrita Kutchmy
Çeviren: Çağman Pala
Rejisör: Işıl Kasapoğlu
Yönetmen: Sabri  Özmener
Dekor Tasarım: Hakan Dündar
Kostüm Tasarım: Ceren Karahan
Işık Tasarım: Yakup Çartık
Koreograf: Tuğçe Tuna

Oyuncular: Sevinç Erol, Ömer Hüsnü Turat, Çağıl Tekten, Çağla Buldak, Çağrı Aslan, Doruk Ordu, Özlem Sağlam, Müzeyyen Durgun, Alp Aydın, Ecem Alpay, Betül Çevgen, Sena Tuğçe Güner, Ihlara Yener, Nazlı Uğurtaş, Yıltan Kahraman, Mukaddes Kurmuş, Gökhan Yıldırım, Abdülhamit Mutlu, Damla Polat, Ceren Narinoğlu, İlter Kapıcı, Evren Akyürek, Tuğçe Tanıl, Nevzat Cengiz, Onur Ertaman, Gizem Genç, Handan Ölçener, Aykan Aydın, Umut Aydın, Ercüment Ekrem Güvenç, Çiçek Üstün, Alparslan Çağlar, Ezgi Mutlu, Nezahat Seza Yeğin, Orhan Ergiol, Aykut Söyük, Gülçin Arsla.

Devlet Tiyatrosu sezon sonuna "yediden yetmişe" sloganıyla Narnia Günlükleri müzikalini yetiştirdi. İnanılmaz keyifli bir müzikal seyrettik. Nefis dekoru, şenlikli kostümleri, başarılı sahnelemesi ve oyuncularıyla 2.5 saat nasıl geçti anlamadık. Oyun konusunu Narnia Günlükleri serisinin birinci kitabı Cadı, Aslan ve Dolap'tan alıyor. Clive Staples Lewis'in yazdığı kitap İrita Kutchmy tarafından sahneye uyarlanmış. Gayet de başarılı olmuş. Oyunun konusuna gelecek olursak; 2. dünya savaşı sırasında yalnız kalan  4 kardeş yardımsever bir profesörün kırsaldaki şatosuna kalmak üzere gelirler. Profesörün tarihi şatosu çocuklar için sürprizlerle dolu bir oyun alanı gibidir. Özellikle boş odadaki büyük elbise dolabı. O elbise dolabı aslında karlar altındaki Narnia ülkesine açılan gizli bir geçittir. İlk önce küçük kız kardeş Lisa dolaptaki kürklü paltoların arasından geçerek Narniya'ya ulaşır. Narnia uzun zamandır Beyaz Cadı'nın büyüsü altındadır ve bu yüzden o topraklarda sonsuz bir kış yaşanmaktadır.  Aslında Narnia kendisini Beyaz Cadı'nın büyüsünden kurtaracak, kehanette bahsi geçen 2 erkek 2 kız dört çocuğun gelmesini beklemektedir. Lisa aynı yoldan boş odaya döndükten sonra kardeşlerini de alıp geri gelir. Kardeşler gerçek bir kral olan Aslan'ın yardımıyla Beyaz Cadı'ya karşı mücadele ederler.

Bahar Konseri - İstanbul Devlet Opera ve Balesi

Solistler:
Esra Abacıoğlu Akcan
Muzaffer Dingil
Önay Günay
Efsun Öztoprak
Ayşe Sezerman
Ayten Telek
Piyano:
Hüesyin Kaya

Bu akşam Süreyya Operası'nda keyifli bir konserle bahara merhaba dedik. Konser için bahar temalı aryalardan oluşan bir seçki hazırlanmış. Kadıköy'de oynanan Fenerbahçe - Beşiktaş derbisine rağmen zar zor da olsa konsere yetişmeyi başardım. Süreyya operasının kırmızı koltuklarına kuruldum ve Hüseyin Kaya'nın piyanosu eşliğinde birbirinden güzel eserler dinledim.

Harukilade Bir Çiftin Badireli Ev Yaşamı - İkincikat Tiyatro

Konsept ve Yönetim: Mine Çerçi
Metin Yazımı: Mine Çerçi, Güray Dinçol, Sena Taşkapılıoğlu
Oyuncular: Güray Dinçol, Sena Taşkapılıoğlu
Ses Tasarım ve Müzik: Eda Er
Işık Tasarım: Utku Kara
Kostüm Tasarım: İnci Kangal Özgür
Dekor Tasarım: Mine Çerçi
Dekor Uygulama: Marta Montevecchi
Teknik Uygulama: Koray Doğan
Afiş Tasarımı: Uğur Açıkgöz

Bu akşam yolum ikinci kez Güray Dinçol ile kesişti. Kendisiyle Şatonun Altında oyunuyla tanışmıştım ve tiyatrolarına aşık olmuştum. Bu oyunlarını da çok sevdim. Bir kadınla bir adam birlikte yaşadıkları hayatlarını evin iç duvarlarından doğru bize anlatıyorlar. Anlattıkları hikaye aslında tanıdık. Hepimize ait, hayatın ana hatları, kalın çizgileri. Ama hikayeyi sanki yabancı bir dilde anlatıyorlar. Sonra çok harika bir şey oluyor ve biz anlattıklarını dillerini bilmesek de anlıyoruz. Büyülü bir şey sanki.

Kasap - İkinci Kat

Proje Tasarımı: Sami Berat Marçalı
Yazan: Halil Babür
Yöneten: Güray Dinçol
Yardımcı Yönetmen: Semih Varol
Dekor Işık Tasarımı: Eyüp Emre Uçaray, Güray Dinçol
Oyuncular:
Mert Denizmen
Evrim Doğan
Oğuzhan Ayaz / Aziz Caner İnan
Adnan Devran
Melis Öz

İkinci Kat tiyatroyu biraz geç keşfettim. Onlar kalkıp bizim oralara gelmeselerdi belki de tanışamayacaktık. Bu akşam İkinci Kat'tan Kasap oyunun seyrettim. Çok acayipti. Oyunun geçtiği ülkede (ya da gezegende) yakın zaman önce gök kubbenin bir bölümü çökmüş, altında nüfusun neredeyse dörtte biri ölmüştür. Felaketler tabi ki tek tek gelmezler. Derken bir gün aşırı betonlaşma nedeniyle, tüm hayvanlar ülkeyi terk ederler.  İnsanlar üç yıldır etsiz, yumurtasız ve sütsüz yaşamaktadır. Hayat çok tatsız, tuzsuz ve hatta çok proteinsizdir. Peki bu böyle sürüp gidecek midir? Nereye kadar yani?