12 Temmuz 2016 Salı

Roberto Zucco - Moda Sahnesi



(Nazimo - Tiyatro)

Yazan: Bernard Marie Koltes
Çeviren: Ezgi Coşkun
Yöneten: Kemal Aydoğan
Sahne Tasarım: Bengi Günay
Işık Tasarım: İrfan Varlı
Afiş Tasarım: Özgül Kosifoğlu

Oynayanlar:
Roberto Zucco: İnan Ulaş Torun
Anne / Rafine Bayan / Mama: Hülya Gülşen
Abla / Orospu: Ezgi Coşkun
Baba / Yaşlı Beyefendi / Hüzünlü Amir / Bir Polis Amiri: Murat Tüzün
Kız / Yumurcak: Deniz Elmas
Çam Yarması / Sabırsız Pezevenk / 1. Gardiyan / 2. Polis: Hasan Demirtaş
Abi / 2. Gardiyan / 1. Polis: Çağlar Yalçınkaya

Moda Sahnesinde Roberto Zucco'yu seyrettik. Bu oyunu nasıl anlatmalıyım ya da anlatabilirim diye bayağıdır düşünüyorum. O yüzden de yazım gecikti. Düşünüyorum, çünkü oyunun sahnelenişinde, anlatımında aklıma yatmayan bir şeyler var. Belirtmek isterim ki, oyunu seyrederken çok güldüm, çok güldük. (tiyatrocanak) Ama bu içerikte bir metinde gülmeli miydik, işte orası tartışmaya açık bence.





Oyun başlamadan yaklaşık 10 dakika önce salona girdimizde oyuncular sahnede hummalı bir çalışma içindeydi. Sahnenin iki tarafında birer kara tahta vardı ve oyuncular bu tahtaların üzerine oyunun sahnelerini yazdılar. Soldaki tahtaya 1. perdenin, sağdakine de 2. perdenin sahnelerini. Oyunda kullanılan kostümler sahnenin arka duvarında bir tele asılmıştı. Oyuncuların bazıları arkada kostümlerini giyiyorlardı. Sahne pek bir hareketli, pek bir karışıktı. Sonra oyun başladı.

İnan Ulaş Torun'un oynadığı Roberto Zucco karakteri bir katil, hatta bir seri katil. Oyun bir hapishanede başlıyor. Babasını keserek öldüren Roberto Zucco çok iyi korunan bu hapishaneden kaçmayı başarıyor ve sonra öldürmeye devam ediyor ve işe önce annesinden başlıyor. Aslında hikaye ne kadar ürkünç değil mi? Ama olaylar sahnede hiç de ürkünç işlenmiyor.


Roberto Zucco kaçarken, saklanırken bir takım insanların hayatına değiyor, kimisinin masumiyetini öldürüyor, kimisinin de kendisini. Kendine bir kız arkadaş ediniyor. Küçük ve çok masum bir kız ve onunla birlikte oluyor. Bu olayın etrafında namus, aile, bekaret, kadın olmak, babanın kızı olmak, abinin kardeşi olmak, bir adamın kadını olmak, ablanın küçük kız kardeşi olmak kavramları üzerinde dans ediyoruz ama bunların arasına birey olmak kavramını yerleştiremiyoruz. Sahnenin sol arka köşesinde bir çöp bidonu var ve üzerinde "ailesel atık" yazıyor. İşte oyun boyunca  atıkları yetiştiren o ailelerle tanışıyoruz ki, zaten kendileri de bir kuşak önceki atıklar. Oyun kara tahtaya yazılan bölümlerin sırasında ilerliyor. Roberto Zucco kalabalıklar içinde mümkün olduğunca göze çarpmadan, öldürerek yoluna devam ediyor. Derken yolu bir parkta zengin ve mutsuz bir kadın ve onun genç oğluyla kesişiyor. Burada da bir cinayet işleniyor. Bana en yabancı gelen bölüm bu oldu. O kadının davranışlarıyla ilgili empati yapamadım. Olmadı yani.


Olayın tüm ağırlığına karşın, oyunda komedi ağır basıyor. Benim favori oyuncum Ezgi Coşkun. Roberto Zucco'nun kız arkadaşının ablasını canlandıran Ezgi Coşkun, çatlak abla rolünde harikalar yaratıyor. Onun olduğu sahnelerde gülmekten yarıldık diyebilirim. Namusunu korumayı başarmış ailesel atık da diyebiliriz bence kendisine. Tipi hiç benzemese de kendisi damağımda bir Adile Naşit tadı bıraktı.

Yazının başında oyunda aklıma yatmayan bir şeyler var demiştim ya, işte şimdi o kısma gelmek istiyorum. Ben Roberto Zucco karakterini tanıyamadım. 2.5 saat boyunca onu sahnede seyrettim ama nasıl bir insan, niye öldürüyor, niye anne ve babasını öldürmüş, amacı ne çözemedim. Oyunun başında kara tahtaya yazılan bölümler kendi içinde komik ve tutarlı ama daha çok birbirinden bağımsız skeçler gibi kalıyor. Yer yer ben bütünlüğü kaybettim. Bir de sonuçta ben bir katili seyrettim. Yönetmenin onu bu kadar rahat kabullenebileceğim şekilde bana sunmasını yadırgadım. Onu sevmedim ama kızmadım, nefret de etmedim.

İnan Ulaş Torun dışında tüm oyuncular birden fazla karakteri canlandırıyor, dolayısıyla kostüm değiştirmeleri gerekiyor. Sırası gelecek oyuncu arkadaki tele gidiyor, ön planda oyun devam ederken kıyafetini değiştiriyor ve sonra oralarda bir yere oturup sırasının gelmesini beklerken bizler gibi oyunu seyrediyor, bizlerle birlikte kahkahalar atıyor. Bunu çok samimi buldum. Bu oyunda ayrıca Ankara merkezli arkası yarın dizilerinden tanıdığım Hülya Gülşen'le de tanışma fırsatını buldum. Kendisini sahnede ilk kez izledim ama çok doğal ve çok başarılı bir oyunculuk sergiledi.

Sonuç olarak, ben bu oyunu seyrederken çok güldüm ama adı Roberto Zucco olan bir oyunda Roberto Zucco karakterini tanıyamadım ve çözemedim. Sonuçta tiyatro böyle bir şey. Yönetmen ve oyuncular ortaya bir emek, bir iş koyarlar ve her seyirci kendince, bilgi ve hayat birikimine göre bu çorbadan payına düşeni alır.

Oyun yeni sezonda da sahnelenmeye devam edecek. Bu ilginç oyunu seyretmenizi tavsiye ederim. Belki yeni sezonda bu oyuna bir kez daha giderim.

Oyun fragman videosu;



Oyun ile ilgili söyleşi videosu;



Bu arada oyunun youtube'deki yurt dışındaki sahnelenmelerine baktım. Dilini anlamasam da seyircilerin gülmediğinin farkındayım. Bizimki değişik bir yorum olmuş.

Meraklısına Notlar;


Seri katilin esas ismi Roberto Succo ve gerçek hayatta İtalya'da yaşamış bir seri katil. 1981 yılında anne ve babasını bıçaklayarak öldürmüş, küvette suya basmış, kendisine arabasını ödünç vermeyen bir polisi öldürmüş, Yakalandığında akıl sağlığının yerinde olmadığına kanaat getirilmiş ve akıl hastanesinde gözetim altında tutulmuş ve 5 yıl sonra kaçmış ve Fransa'ya geçmiş ve cinayetlerine orada devam etmiş. Ayrıca 2001 yılında Roberto Zucco 'nun hayatı 2001 yılında Cedric Kahn tarafından filme çekilmiş. Ben bu filmi de seyrettim. Aşırı karamsar, sıkıcı bir film olmuş. 























http://vesaire.org/kahraman-sizseniz-ben-katilim-roberto-zucco/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder