17 Eylül 2016 Cumartesi

Jar - Kemal Varol


jar kemal varol ile ilgili görsel sonucu

(Nazimo - Edebiyat)

Ben bu romanı aldığımda yazarın Haw ve Ucunda Ölüm Var isimli kitapları da piyasaya çıkmıştı ama ben bir ilk kitap olan Jar'la Kemal Varol'u tanımak istedim. 

Olaylar Güneydoğu'da Makam Dağı'nın eteğine kurulu Arkanya kasabasında (Diyarbakır Ergani'de) geçiyor. 1980 ihtilalinin üzerinden tam 3 yıl geçmiş. Sıkıyönetim idaresinin gölgesindeki kasaba sanki daha bir soluklaşmış, silikleşmiş. Kasabanın tek geçim kapısı olan rakı fabrikasından yayılan anason kokusu her daim kasabanın üstünde asılı. Haliyle rakı bu kitaptaki en önemli kahramanlardan biri. Esas oğlan olmasa da esas oğlanlara eşlik ediyor. 



Kasabanın ortasından geçen yolun iki kenarında karşılıklı iki meyhane var. Hayri ağabeyin işlettiği Kazablanka ve kardeşinin işlettiği Duble meyhanesi. İki kardeş 10 yıl önce küsünce Hayri Ağbi Duble meyhanesini kardeşine bırakıp, tam karşısına Kazablanka'yı açmış. Her ikisinin de müdavimleri farklı. Jar Kürtçede zehir demekmiş. Bu iki kardeşin içindeki nefretin zehri de bir şekilde kasabayı sanki tam ortasından ikiye bölmüş. 

Derken bir gün kasabaya 2 yaşlı yabancı adam geliyor. Rahatsız Kamil'le İçli Halil. Nereden çıktıklarını kimse bilmiyor. Yolun iki yakasındaki meyhaneleri mesken tutuyorlar. Biri Kazablanka'nın biri de Duble'nin bahçesine oturuyor. Önlerinde hiç içmedikleri rakı kadehiyle birbirlerinin gözlerinin içine nefretle bakıyorlar. Onları görenlerin bu iki adamın eninde sonunda birbirlerini öldüreceklerine inançları tam. Adamlar bıkmadan usanmadan her gün nefretle birbirlerine bakmayı sürdürüyorlar.

"Yaşlanmak ıslah etmemişti iki meçhul adamı. Arkanya'daki iki ayrı meyhanenin bahçesinde oturmuş nefret dolu bakışlarla birbirlerine bakıyorlardı günlerdir. Aralarına sımsıkı bir ip gerilmiş gibi ölüm kokan gözlerle zamanı kolluyorlardı. Upuzun bir caddenin ikiye böldüğü tozlu yoldan gelip geçen insanların bakışlarına aldırdıkları yoktu. Masanın üzerine koydukları sabırsız ellerini habire tıkırdatıyor, ayakları bir anda ileriye atılmak için sandalyenin altında aralıksız sallanıp duruyordu. Vakit yaklaşıyordu. Çok yakında yüreklerindeki cerahati söküp atamamış iki yaşlı adam, ağır ağır yerlerinden doğrulup epeydir iki ayrı yakasında bekledikleri yolun tam ortasında buluşacak ve büyük ihtimalle biri ölecekti."

Tüm kasaba bu nefret gösterisinin müptelası oluyor.  Hayri ağbinin arkadaşı, Kazablanka'nın müdavimi Elektro adamların geçmişine dair çeşitli hikayeler anlatıyor. Hangisinin doğru olduğunu bilmediğimiz, hatta doğru olup olmadığını bilmediğimiz, mutsuz hikayeler silsilesi.

Biz bu nefret seyrinden gözümüzü alamazken, bir taraftan da Kazablanka meyhanesinin müdavimlerinin sırlarına, hikayelerine, gri hayatlarına tanıklık ediyoruz. 

Daha arka planda minik ip uçları şeklinde sıkıyönetimin Arkanya'daki izlerini takip ediyoruz. Ama bu konu hiç bir zaman ana konu olmuyor, hep satır aralarına gizleniyor.

İşte böyle bir Kitap Jar. Ama bundan ötesi de var. Yazarın dili. Kimi zaman türkçeyle böyle de ifade edebilir miymişiz şaşkınlığı yaratan usta, şiirsel anlatım. Okurken bazı cümlelerden sonra bu kitap iyi ki Türkçe yazılmış diye düşündüm, yoksa bu güzelim cümleler belki de çeviride telef olup gidecekti. 

Keyifli bir okuma için size Jar'ı tavsiye ederim. Bu arada yazarın ikinci kitabı Haw'ı da aldım. En kısa zamanda okumayı planlıyorum.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder