22 Nisan 2017 Cumartesi

Sızı - Şehir Tiyatroları

(Nazimo - Tiyatro)

Yazan: Salih Efiloğlu
Yöneten: Kubilay Penbeklioğlu
Dramaturg: Dilek Tekintaş
Kostüm Tasarımı: Nihal Kaplangi
Işık Tasarımı: Özcan Çelik
Efekt Tasarımı: Özgür Yaşar İşler
Müzik: Engin Arslan - Ertan Tekin
Görsel Tasarım: Kerem Ersü

Oyuncular:
Hamide: Esin Umulu
Aram: Mert Asutay
Ara: Yılmaz Aydın
Mari: Yasemin Tunca
Karine: İrem Erkaya
Ali Onbaşı / Veysel: Oğuzhan Oğuz
Hagop: Kamer Karabektaş
Araksi: Seda Yılmaz
Cezayirli: Erhan Özçelik
Adran: Şirin Asutay
Melik Bin Nebi: Ersin Sanver
Firuze: Emel Bertan
Milis ve askerler: Ömer Naci Boz, Musa Arslanali, Ali Murat Altunmeşe, Samet Silme

İlk Oyun: 12 Nisan 2017 - Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi

Şehir Tiyatrolarının sezon sonuna yetiştirdiği oyunlardan Sızı.  Oyunun konusuna gelince; tarih 1913 yılıdır. Anadolu toprakları yine karışıktır. Bir gurup Ermeni bu topraklar üzerinde oynana oyunun parçası olmamak için doğdukları, doydukları toprakları terk edip, Fransa'ya yerleşmek zorunda kalırlar.

sızı şehir tiyatroları ile ilgili görsel sonucu
 

Aradan seneler geçmiştir. Anadolu'dan göçen Ermeniler kendilerine bir hayat kurmuşlar, evlenmişler, çoluk çocuğa karışıp, iş güç sahibi olmuşlardır. Ama içlerindeki memleket hasreti hiç dinmemiştir. Kökleri geride kaldığı için, yeni yerlerine kök salamamışlardır. Dillerinde hala Anadolu türküleri, içlerinde bir gün doğdukları topraklara, İstanbul'a tekrar dönebilmek umudu vardır.  Mari ve Aram'ın kızları Karine'nin doğum günüdür ve tüm dostları kutlama için gelmiştir. Türkçe türküler söyleyerek eski günleri yad ederlerken ev tanımadıkları insanlar tarafından basılır ve tehdit edilirler. Tarih 1941 yılıdır. Hamide'nin de söylediği gibi kötü günler, çok kötü günler yaşanmaktadır. Bu sefer de dünya ateşler altındadır. Tabi Paris de. Sokaklar karışıktır. İşgalcilerle işbirliği yapan faşistler farklı olan herkesin peşindedir ve Mari ve Aram'ın kapısını çalanlar maalesef onlardır. Kök salamadıkları eğreti hayatları her an başlarına yıkılmak üzeredir. Hep bir özlem olarak içlerinde tuttukları İstanbul artık onlar için tek kurtuluş olarak gözükmektedir.

Hiç bir ayrılık kolay olmamıştır. 1913'de o topraklardan ayrılırken de yüreklerini, sevdiklerini, aşklarını, mallarını, mülklerini geride bırakmışlardır, şimdi de yanlarına alabilecekleri bir bavul eşyadan ibarettir.




Gerçekten çok hüzünlü bir oyun seyrettik. Fakat ben çok sevdiğimi söyleyemeyeceğim. Metin maalesef zayıf kalmıştı. Bana inandırıcı gelmeyen yerleri vardı. Geçen zamanla yaşanan olayları örtüştüremediğim yerler, olay akışlarında kopukluklar vardı. Oyunun dekorunu da alışamadım. Dekor vardı ama yok gibiydi. Sahnenin üç tarafını çeviren dev bir perde vardı. Mekan değişiklikleri buraya yansıtılan grafik görüntülerle yapılıyordu. Mapping teknolojisi denilen bu uygulamayı daha önce Jako'nun Doğum Günü oyununda da görmüştüm. Onda da sevememiştim, bu oyunda da sevemedim maalesef. Bu perdeler kimi zaman Mari'nin evi oldu, kimi zaman Paris'in sokakları, kimi zaman Anadolu'da bir tarla, kimi zaman da İstanbul sokakları.

Ama dekor yerine kullanılan bu grafik görüntüler bende gerçeklik hissini yok etti. Bence tiyatroda dekor da ayrı bir yaratım süreci. Hele ki ödenekli tiyatrolarda dekor seyirci için - benim için - ayrı bir seyir zevki. Ama mapping tekniğinde bu yaratım süreci yok oluyor. Bana işin kolayına kaçılmış gibi geldi. Belki de o yüzden oyunun içine çok fazla giremedim.

Müzik de beni rahatsız etti. Kötü bir olay olacağı zaman gürültüyle çalan davullar çok iticiydi. Amerikan komedi dizlerinde gülmemiz gereken yeri gösteren gülme efektinin tersi gibiydi. Davullar çalınca, birinin başına bir şey gelecek, endişelenmeyi unutmayın der gibi.

Oyunculuklarda da oturmayan bir şeyler vardı. Özellikle yan roller, kötü adamları oynayanlar, gerçekten rahatsız ediciydi.

Bence oyun biraz erken perde demiş. Sanki biraz daha çalışılması gerekiyormuş gibi geldi bana. Sonuç olarak sahnede harcanan emeğe saygım her zaman sonsuz. Ama bu oyundan çok mutlu ayrıldığımı söyleyemeyeceğim.

Sizlere Not: Sahnelerde neler oluyor facebook'da entelektüelbaykuşlar isimli sayfamda yaptığım güncel paylaşımlardan takip edebilirsiniz.

Kendime Not: Bizim takım ben, teyzem, eniştem.

Kendime Resim:






















Meraklısına Video: kendi çektiğim selam videosu



Meraklısına Video: Oyun fregmanı



Meraklısı için yazı: Oyunun yazarının kaleminden çıkan yaratım sürecine dair bir yazıya buradan ulaşabilirsiniz.











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder