13 Ağustos 2009 Perşembe



Bit Palas – Elif Şafak

Yazan: nazimo Kategori: Kurgu

Bit Palas, Jurnal sokak 88 numaradaki Bonbon Palas’ın ve içinde yaşayanların hikayesi. Aslında içindekilerden çok, Bonbon Palas’ın hikayesi. Birbirine sırt sırta vermiş müslüman ve gayrimüslim mezarlarının üzerinden silindir gibi geçilerek imara açılan topraklara, 1966 yılında Art Nouveau mimari tarzıyla, geçmiş mutsuzlukların ve ümitsizliklerin hıncını almak için yaptırılmış bir apartman. Ekim devrimiyle Rusya’ dan kopup Türkiye sığınan General Antipov ve genç karısı, bir süre yaşamak (ya da sürünmek) zorunda kaldıkları ve  uyum sağlayamadıkları bu şehirden, geride yeni doğan bebeklerinin cansız bedenini bırakarak, Paris’e göçerler.

Paris onlara zenginlik getirse de mutluluk getirmez ve yaşlı general, karısını, yıllar sonra, iyileştirmek umuduyla, her şeyin bittiği ve başladığı şehir İstanbul’a geri getirir. Birikmiş mutsuzluklara inat, vaktiyle onları kabul etmeyen bu şehre inat, genaral, şehrin tam böğrüne, Bonbon Palas’ı saplar. 


Eski günlerin ihtişamlı Bonbon Palas’ı, geçen yıllarla birlikte, içinde orta sınıf insanların birbirine değmeden yaşamaya çalıştığı, dışarıdan gelen çöp kokusunun dayanılmaz bir hal aldığı, daireden daireye gezen envai çeşit böcekleriyle, kiracılarının gözünde bugünün Bit Palası’na dönüşmüştür. Her bir daire başka bir hayata açılır. Genellikle de mutsuz ya da umutsuz hayatlara.

1 numara’ da apartmanın kapıcısı pısırık Musa, her işe koşan cevval karısı Meryem ve oğulları Muhammet, 2 numarada yalnız yaşayan, İsviçre’ den Türkiye’ ye göç etmiş, otçu, esrarkeş Sidar ve obur köpeği Gaba, 3 numarada kuaför ikizler Cemal ve Celal (daireyi dükkan olarak kullanıyorlar), 4 numarada ürkek Ateşmizacoğulları ailesi, 5 numarada torunlarına cinli ve ecinnili hikayeler anlatan Hacı Hacı, oğlu, anlatığı masallar yüzünden kayın babasına çok kızan gelini, 5,5 , 6,5 ve 7,5 yaşlarındaki 3 torunu, 6 numarada  Metin Çetin ve aslında bir bilim kadını olan, aşkının peşinden buralara sürüklenmiş “karısı Nadya”, 7 numarada romanın anlatıcısı, aşırı alkol tüketen (alkolik… belki) öğretim görevlisi, 8 numarada, kendinden çok yaşlı bir zeytinyağı tüccarının kapaması olarak yaşayan Mavi Metres, 9 numarada temizlik hastası Hijyen Tijen, kocası ve kızı Su, 10 numarada ise romanın en esrarengiz karakteri, yalnız yaşayan, çok süslü ve yaşlı Madam Teyze yaşıyor. Bir de nereden geldiği belli olmayan her çeşit böcek, ama özellikle kocaman karafatmalar. En derinlerde, Bit Palas’ ın temellerinin dibinde de, apartmanın unutulmuş, artık hiç hatırlanmayan sakinleri var. Eski mezarlık insanları.

Kitap daire numaraları ve isimleriyle başlayan bölümler halinde ilerliyor. Mesela “2 Numara-Sidar ve Gaba”, “5 Numara – Hacı Hacı, Oğlu, Gelini ve Torunları” ya da “8 Numara – Mavi Metres” gibi. Kitabın yarısına doğru “7 Numara – Ben” bölümüne gelinceye dek, anlatıcı hakkında bir fikrimiz olmuyor. Yazar yavaş yavaş, her dairenin kapısını aralıyor, hayatlarına süzülüyor, geçmişlerini ve bu günlerine bize detaylı bir şekilde veriyor. Dairelerin duvarlarından yeni kahramanların hayaletleri süzülerek geçiyor ve bir yerlerden romanın içine sızıyorlar. Kahramanların çoğunun ortak bir geçmişi veya bugünü yok. Onları bir arada tutan en önemli faktör Bonbon Palas, sürekli olarak kurtulmaya çalıştıkları çöp kokusu, temizlik tutkuları ve bir de Cemal ve Celal’ in kuaför salonunda yapılan dedikodular. Buna rağmen, kitap roman olma özelliğini yitirmiyor. Aslında Elif Şafak tehlikeli bir yol seçmiş. Kitap kolaylıkla birbirinden bağımsız hikayelere dönüşebilecekken, yazarın usta anlatımı sayesinde bir bütün olarak kalmayı başarmış.

Ayrıca yazarın dili kullanmasını, kişileri, olayları, duyguları betimlemesini, kahramanların tepkileri ile geçmişleri arasında kurduğu neden sonuç köprülerini çok yaratıcı buldum. Okumaktan keyif aldığım için tekrar tekrar okuduğum pek çok bölüm oldu.


Kitabı okurken, bu apartmanın hangi semtte olabileceği ve görüntüsünün nasıl olduğuna dair bayağı düşündüm. Ama yazar bizim herhangi bir tahminde bulunamamamız için elinden geleni yapmış ve hiç bir ip ucu vermemiş. Hayalimde canlandırdığım apartman, mutlaka Avrupa yakasında bir semtte, çok dar olmayan bir sokakta yerleşmiş, önünde dar da olsa bakımsız bir bahçesi olan, çok eski suratlı, kirden kararmış ama temizlense ne kadar da güzel bir apartman olurmuş bu bina dedirtecek bir yapı. Kitabın bir bölümünde sokağın iki tarafından büyük kamyonlar girdiği için sokağın çok dar olmadığını düşünüyorum.  (Temsili resim İstanbul’ da Botter evinin resmidir.)

Bu nedenle internette ufak bir araştırma yaptım. İstanbul’ da Jurnal Sokak diye bir sokak var. Asmalı Mescid’e açılan Sofyalı ve Minare sokaklarına açılan 2 sokaktan birinin adı Jurnal sokak. Sokağın boyu düşünüldüğünde orada bir 88 numara olması ve aynı zamanda bu sokağın 2 tarafından büyük kamyonlarında girmesi imkansız. Yani benim bulduğum Jurnal sokakla Bonbon Palas’ın olduğu Jurnal sokak arasında isim benzerliği var.
Bugün @saffetemretonguc ile Galata – Çukurcuma – Cihangir turundayız… Aslında paylaşacak çok


Elif Şafak, 2005 yılı Nisan ayında New York’ da öykülü geceler için yaptığı röportajında Bit Palas’ın Güllabici sokağın hikayesi olduğunu söylüyor.   www.oykulugeceler.net

Bu sefer de Güllabici Sokağı araştırdım. Cihangir’de, Ağa Hamam mahallesinde bir sokak Güllabici. İnternetde yaptığım araştırmaya göre bu sokak Güllabici sokakmış. 


Sonuç olarak ben Bit Palas’ı çok sevdim. Sizlerin de çok seveceğinizi düşünüyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder