6 Ağustos 2009 Perşembe

Körleşme - Elias Canetti



Körleşme – Elias Canetti


Yazan: nazimo Kategori: Kurgu

Bu kitabı okurken çok zorlandım. Nedenlerini ilerleyen satırlarda anlatacağım. Bu yazıyı yazarken de aynı sebeple çok zorlandım. Kitap hakkında düşündüklerimi nasıl ifade edeceğime karar vermek çok güç oldu. Bu nedenle öncelikle kitabın arka kapağındaki tanıtım yazısını sizlerle paylaşmak istedim.

Körleşme, düşünce ile gerçeklik arasındaki sürekli savaşımın görkemli bir simgesidir; dünya kargaşasındaki insanoğlunun yükselişini ve çöküşünü dile getiren bir anıt-romandır. Çağımız edebiyatının ağırlık noktalarını oluşturan tek bir konu yoktur ki, bu romanda işlenmiş olmasın. Körleşme, gerçekte büyük bir dehşetin romanıdır; görünüşteki bireysel boyutlar içerisinde, körleşmiş düşünce ve körleşmiş toplum gibi ana temellerden kaynaklanan, bu körleşmenin korkunç sonuçlarını sergileyen bir çağdaş destandır. Yarı cehennem, yarı dünya dekorlarından oluşma bir sahnede Canetti’ nin gözler önüne serdiği, gerçekte tüm yanılsamaları, düşünceleri ve egemen değer yargılarıyla, bütün bir kültürün çöküşünden başka bir şey değildir.”

Kitabın ana karakteri  40 yaşlarındaki ünlü Sinolog (doğu dilleri bilimcisi) Peter Kein. Tanımlanması zor bir insan. Tüm hayatını çalışmalarına adamış. Fakat adanmışlığının altında ulvi değerler yok. Hayatını otizme varacak derecede bir rutinlik içinde yaşıyor. Kitapları konusunda takıntılı. Babasından kalan mirasın büyük bir bölümünü sahip olduğu 25.000 kitaplık kütüphanenin kurulmasına harcamış. Her sabah aynı saatte, kahvaltısını yaptıktan sonra, yanına bir çanta dolusu kitap alarak, şehirdeki kitapçı vitrinlerine bakmaya çıkıyor. Yaklaşık bir saat boyunca şehirde turluyor. Çantayı da aşağıda anlatıldığı şekilde taşıyor. Zaten kitapları nasıl taşıdığını okuduğunuzda ondaki saplantıyı da rahatlıkla fark ediyorsunuz.
“Çantayı taşımak için özel bir tutuş biçimi bulmuştu. Bu tutuş biçimi, bastırırken gövdesinin elden geldiğince geniş bir alanının çantaya değmesini sağlıyordu. Kaburga kemikleri, incecik kötü dikimli giysilerinin altında çantanın dokunuşunu duyardı. Kolunun omzundan dirseğe değin uzanan bölümü, çantanın yan tarafındaki girintiyi tümüyle örter, tıpatıp uyardı oraya. Dirsekten bileğe dek olan bölümle de, çantayı altından desteklerdi. Yelpaze gibi açılan parmakları, derinin yüzeyinin her bir noktasında tutkuyla dolaşırdı.”  
Daha sonra da, evine dönüp, çalışma masasının başına geçiyor ve tüm gününü çalışmaya ayırıyor. Üstelik çalışmalarını paraya çevirmeye de ihtiyaç duymuyor. Hatta okullardan gelen öğretim üyeliği tekliflerini de geri çeviriyor. Çünkü öğretmenlik için ayırması gereken zaman çalışmalarından çalınmış zaman demek. Çalışmalarını sempozyumlarda asla kendisi sunmuyor, diğer bilim adamlarını bile kendisiyle muhatap olmak için yeterli görmüyor.

Kien, ihtiyaçlarının karşılanması, yemeğinin pişirilmesi ve özellikle de kitaplarının bakımının yapılması için bir yardımcıya ihtiyaç duyuyor. Böylece hayatına hizmetçisi Therese giriyor. Sekiz sene boyunca, yukarıda bahsettiğimiz rutinleri bozulmaksızın bu insanlar, birbirlerine gereksiz tek bir söz söylemeksizin aynı evin içinde birbirlerine hiç değmeden yaşıyorlar.
Kien hiç istemediği halde, hizmetçisine okuması için bir kitap ödünç vermek zorunda kalıyor ve zor da olsa, eskiliğinden dolayı nefret ettiği bir kitabı seçerek hizmetçisine veriyor. Hizmetçisinin bu kitabı kadife bir yastık üzerinde, kitaba zarar vermemek için, elinde eldivenlerle okumakta olduğunu gördüğünde bu durumdan çok etkilenerek  birdenbire hizmetçisine evlenme teklif ediyor. Aslında Threse’ da sınıf atlamak adına, Kien’ i etkilemek için, sekiz sene sonra eline geçen bu fırsatı kendince en iyi şekilde kullanıyor ve planını başarılı bir şekilde uyguluyor. Yoksa kitapların onun için herhangi bir anlamı yok.

Kendinden başka kimseye beğenmeyen, etrafındaki herkesi küçümseyen, iletişim kurmaya bile değer görmeyen Kien, tamamen kendi menfaatleri için, hizmetçisiyle evlenir ve kabus başlar. İki insan, aynı evin içinde birbirini her açıdan yok etmeye çalışır. Ortak hiç bir noktaları yoktur. Kitapta bu ikilinin arasında geçen diyaloglar bir çeşit kör dövüşünü andırıyor. Söylenen hiç bir cümle, karşısındakine doğru anlamıyla ulaşmıyor. Zamanla aralarındaki iletişimsizlik, Therese’ yı şiddete , Kien’ i ise körleşme ve heykelleşme denemelerine yönlendiriyor. Kien, kadının evdeki  varlığını ortadan kaldıramadığı için, kendini körleştirerek algılarını ve heykelleştirerek de evdeki canlı varlığını yok etme yolunu seçiyor.

İlerleyen kısımlarda, Kien, Therese’yi ardında bırakarak, evden kaçtığında, kendini, her zaman büyük bir küçümsemeyle baktığı insanların en alt tabakasına mensup temsilcilerinin elinde oyuncak olmuş olarak buluyor. Kien’ in içinde yaşadığı cam fanus, evlenmesi ile kırılmıştır ama, cam fanus içinde geçirdiği yıllar boyunca, Kien’ in algıları o kadar bozulmuştur ki, çıplak olarak yüzleştiği bu yeni dünyayı algılayamamaktadır.

Kitap beni bir kaç konuda çok rahatsız etti. Kitaptaki hiç bir karakterde insana dair güzel veya umut veren bir yan bulamadım. Bu da beni kitabı okudukça umutsuzluğa sürükledi. Kitaptaki her karakter, kendisi için önemli olan bir konuya odaklanmış, dünyanın geri kalanına ise körleşmişti. Kitabı okumayı bitirdikten sonra, bir kaç gün kitap hakkında düşünmek bile istemedim. Edebiyat olarak beni sıkan ya da rahatsız eden bir yanı yoktu. Ama isteğimiz dışında hayatımıza değebilecek insanların içindeki kötülük ve şiddet beni sarstı. Kien’ in dünyadan kopukluğu, gerçek hayattaki acizliği, Therese’nin hırsı, içindeki sapkın şiddet duygusu, apartmanın kapıcısı emekli polis memurunun içindeki olağanlaşmış ve içselleştirilmiş şiddet, kitabı okurken bende öfke duygusu uyandırdı. Özellikle içinde bir sürü iyi gelirli insanın yaşadığı bir apartmanda, herkesin her an gözünün önünde olan apartman kapıcısının, ailesine, çevresindeki onca kalabalığa  rağmen uygulayabildiği kontrolsüz şiddet beni ürküttü. Ama şiddet mi daha çok ürküttü yoksa şiddetin görünmez oluşu mu onu halen çözemedim.

Zorlu bir edebiyat deneyimi yaşamak isteyenlere şiddetle önerilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder