12 Nisan 2010 Pazartesi

Kukla - Ahmet Ümit



Yazan: nazimo Kategori: KurguPolisiye


TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu Sonuç Raporundan;

Susurluk Belgeleri II. Cilt Sayfa 380

Bilgisi ve görüşüne başvurulan bir kısım kişiler komisyonumuza; olayların 1970’li yıllarda başladığını ve o dönemde devlette bazı güçlerin, sağ-sol kavgasını başlattıklarını, bundan devletin içindeki bazı kurumların haberdar olduğunu ve yönlendirdiğini, sabah sol görüşlü kişilere sıkılan silahın akşam sağ görüşlü kişilere sıkıldığını söylemişlerdir. Bu olaylar 12 Eylül 1980’e kadar devam etmiştir. 12 Eylül’den sonra da bir kısım ülkücü olarak bilinen  ve aranılan şahıslardan olan bazılarının devlet tarafında yurt içinde ve yurt dışında bazı operasyonlarda kullanıldığı, Komisyonumuza verilen beyanlar ve bir takım bilgilerden anlaşılmıştır.

Bir gece ansızın kırmızı bir kamyonun beyaz bir Mercedese Susurluk’ta çarpmasıyla başlayan macera aslında yukarıdaki raporla sonlanmıştı. Türkiye günlerce bu olayla yattı, bu olayla kalktı. Halk devlet içindeki çetelerden, devlet için adam öldürmekten haberdar oldu. Ya da önce devlet için sonra da kendileri için adam öldürenlerden. Ama gazetelerde okuduğumuz kadarından bu mekanizmaların nasıl işlediği, kimlerin hangi koşullarda neler yaptığı çoğumuzun gözünde tam olarak canlanamadı. Karanlıkta duran iri bir kütle vardı. Büyüktü, herkes bir tarafına dokunabiliyor, dokunduğu yeri anlatmaya çalışıyordu, ama hiçbirimizin gözünde – ya da benim gözümde- karanlıkta odada duran o kütlenin tam olarak ne olduğu canlanmıyordu. Kukla kitabında Ahmet Ümit o karanlık odaya fener tutmuş. Devlet içindeki çetelerin nasıl çalıştığına dair bize bir yol haritası çıkarmış. Kendi öyküsünü anlatırken, yaşanabilecek nice öyküye giden düşünce yollarını da açmış.




Adnan ellili yaşlarının başında bir gazetecidir. Ya da gazeteci eskidir. Meslek hayatında çok ses getiren haberlere imza atmış, dürüstlüğünü hiç kaybetmemiş bir gazeteci olmasına rağmen, son iki yıldır, iyice artırdığı içkinin de etkisiyle, mesleğe olan inancını yitirmiş, mazinin hatırına kendisine verilen köşede suya sabuna dokunmayan günlük yazılar yazmaktadır. O sabah işe geldiğinde, personel kartının turnikelerde okunmadığını görünce, her şeyin sona erdiğini anlar. 

Aynı gün bir markette, 20 yıldır görmediği, hiç bir zaman iyi geçinemediği üvey kardeşi Doğan’la karşılaşır. Doğan biraz karanlık bir adamdır. Adnan’ın sol görüşe eğilim gösterdiği ilk gençlik yıllarında, Doğan –belki de üvey kardeşine ve üvey babasına inat olsun diye- ülkücü harekete katılmış, iki arkadaşıyla birlikte adının karıştığı solcu bir gencin öldürülmesi davasından hüküm giymiş, ardından nasıl olduysa yanlışlıkla hapisten salıverilmiştir. Adnan, Doğan’ın yurt dışına kaçtığını ve bir takım karanlık işlere bulaştığını duymuştur.

Doğan, Adnan’ın karşısına çok ilginç bir teklifle gelmişti. Devlet, vatan için tüm yaptıklarına  rağmen artık onu istemiyordu. Gözden çıkarmıştı. Bu durumdan kurtuluşu olmadığını biliyordu, ama giderken, onu gözden çıkaranları da arkasından sürüklemek istiyordu. Eğer Adnan kabul ederse ona bomba gibi bir haber yapma imkanı verecek, bildiği her şeyi ve tüm belgeleri Adnan’a teslim edecekti.

Adnan konuyla ilgilenmediğini söyleyerek, Doğan’ı, itiraflarını ve belgelerini arkasında bırakarak marketi terk etti. Fakat gelişmeler hiç de umduğu gibi olmadı ve Adnan kendisini ne olduğunu tam anlayamadığı bir temizlik ya da hesaplaşma operasyonun ortasında buldu. Olayın her bir ucunu bir başkası tutuyordu; emniyet görevlileri, aşiret reisleri, milletvekilleri, daha üst düzey güvenlik birimleri. Adnan istemeye istemeye de olsa bu işin bir parçası haline gelmişti. Kimlerin dost kimlerin düşman olduğunu bilmiyor, karşısına çıkan her yeni ipucundan yola çıkarak, olayları tekrar tekrar mantık süzgecinden geçiriyor, sorguluyor ve çıkış için bir yol bulmaya çalışıyordu. 

Kukla, Ahmet Ümit’in en sevdiğim kitabı oldu. Okumaya başladıktan sonra elimden bırakamadım.  Tüm hikaye boyunca Adnan’ın yaptığı mantık yürütmelerinin peşinde ben de oradan oraya savruldum, merakımı bir an olsun kaybetmedim. En önemlisi de Türkçe kitap okumanın keyfini çıkardım. Ahmet Ümit ana konuyu anlatırken, aralara açtığı küçük konu pencerelerinde bize başka başka lezzetler sunmuş, anlatımı zenginleştirmiş.  Mutlaka okumanızı öneririm.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder