14 Nisan 2010 Çarşamba



Rita – Kemal Safa Güntekin

Yazan: nazimo Kategori: Kurgu

1950 yılların başındayız. Samsun’lu Cemile çok güzel, çok genç ama bir o kadar da fettan. İstanbul’a gidip artiz olma hayalleri kuruyor. Kendisini bu şehirden çekip kaçıracak birine ihtiyacı var. Erkek Namık klarnet çalıyor. Cemile ona İstanbul’a gitmekten ve artiz olma hayallerinden bahsedince, o da kendi hayallerinde kendini İstanbul’un lüks gazinolarında klarnet çalarken buluveriyor. Haliyle hayalleri bu kadar örtüşünce Cemile’yle birlikte kaçma planları yapıyorlar. Zaten Erkek Namık Cemile’ye sırılsıklam aşık. Beraber Ankara’ya giden bir kamyona biniyorlar. Kamyon yolculuğunda Cemile’nin adı Rita oluyor. Samsun’da kamyon’a Cemile biniyor ama Ankara’da kamyondan Rita iniyor.

Rita İstanbul’a hiç gidemiyor. Ankara’da tanıştığı Kabadayı Ali Osman’la sıcak bir gecenin ardından imam nikahıyla evleniyor. Adam vurmaktan hapse düşen kocası,  Kayseri Cezaevi’ne nakledilince, o da arkasından Kayseri’ye geliyor ve Pavyoncu Nuri’nin açtığı Elhamra Gazinosunda şarkı söylemeye başlıyor.


Rita, güzelliğiyle, fettanlığıyla Kayseri’nin sosyal hayatının ortasına bir bomba gibi düşüyor. Hikayede kimler yok ki. Kayserili kadınlar, kocaları, Kayserili tüccarlar, aptal aşıklar, belalılar. Bir de “Kadın Düşkünü” kitabından sızıp gelenler var. Kötülüğün, fitneliğin timsali, Allah, kitap, namus, şeref diyerek her türlü melaneti yapan Kör İrfan.  Her devrin güçlü adamı Komiser Necip Bey. Belki derin devlet bile diyebiliriz ona. Bir de namuslu müfettiş Mükremin Bey.

Rita erkeklere karşı çok acımasız. Canının istediğiyle de birlikte oluyor. Boynundan çıkarmadığı bir kolyesi var. İçine resim konulan, açılıp kapanabilen kalp kolyelerden. Rita ne zaman bir adamla yatsa kolyesinin zincirine bir boncuk takıyor. Kolyede kaç boncuk olduğunu biliyorum ama söylemek istemiyorum. Gıybete girer belki. Sonunda kalp kolyenin içine resmini koyabileceği birini buluyor mu…. Onu da söylemem, hikayenin büyüsü bozulur sonra.

Aslında adından dolayı kitap Rita’nın öyküsü gibi duruyor ama bu romanın kimin hikayesi ya da neyin hikayesi olduğu olaya nereden baktığınıza bağlı. Bu kitap için Rita’nın hikayesi diyebiliriz, kadınların hikayesi diyebiliriz, Kayserinin hikayesi diyebiliriz, Kayseri’den Ermenilerin nasıl kaçırıldığının hikayesi diyebiliriz, yüzyıllardır beraber yaşayan bu iki toplumun arasına Kör İrfan, Necip Komiser gibi insanlar tarafından nasıl ayrılık tohumlarının ekildiğinin hikayesi de diyebiliriz. Ya da hepsinin hikayesi, yani Kayseri’de bir dönemin hikayesi diyebiliriz.

Hikayenin kendisi kadar anlatıcıları da ilginç. İlk kitabı “Kadın Düşkünü” nü her bölümü değişik bir kişiye anlattıran Kemal Safa Güntekin, bu kitabını da olaylara tanıklık eden eşyalara anlattırmış.

Karanfilli Fayans, Caferbey Hamamı’nda kurnanın üzerine yapışık bir çini fayansı. Yerden 120 cm yükseklikte. Boyunun yettiği kadarıyla Kayseri eşrafının karılarını, kızlarını en doğal halleriyle seyredip, konuştuklarını dinliyor. Dolayısıyla bize anlatacak çok şeyi var.

Rita’nın kolyesi, Rita’nın boynundan çıkmadığı için, onun tüm hayatının tanığı. Kayseri’de herkes Rita’yı tanıyor ama Cemile’yi bir tek o tanıyor. Onun da anlatacak çok şeyi var.
Namık’ın klarneti, Namık’ın hem aşkına, hem hayal kırıklıklarına tanıklık etmiş. Rita’nın Ankara’daki ilk zamanlarını da biliyor. Namık Rita yüzünden çok dertli olduğu için, onun sesi de hep yanık yanık çıkıyor.

Anlatıcılar çok çeşitli. Berber Efa’nın aynası, kilise şamdanı, Akile’nin yüzüğü, araba radyosu, Terzi Şefika’nın makası, güneş gözlüğü –ki bu gözlük Komiser Necip’e ait-, hapisteki ampul, tespih, telli zımba…

Hapsi Kayseri’deki hayatın bir köşesine tanıklık etmiş ve gördüklerini bizlerle paylaşıyor.
Ben bu kitabı da çok sevdim. Okumanızı tavsiye ederim.

http://web.archive.org/web/20100424231845im_/http:/www.neokudum.com/wp-content/plugins/wp-spamfree/img/wpsf-img.php

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder