17 Mayıs 2010 Pazartesi



Yokyer – Neil Gaiman



Yazan: nazimo Kategori: Fantastik| Kurgu


Richard Londra’ya gideli neredeyse 4 yıl olmuştu. İyi bir işi, çok güzel ama biraz fazla talepkar bir nişanlısı vardı. Hayat onun için kendi rutinini yakalamıştı. 

Bir akşam kaldırımda kanlar içinde yatan bir kıza, Door’a rastladı ve hayatının ritmi bozuldu. Kız polise haber verilmesine ve hastaneye götürülmeye şiddetle itiraz ediyordu. Onu yolun ortasında, yaralı ve çaresiz bir şekilde bırakamayan Richard, nişanlısı Jessica’nın tüm itirazlarına rağmen kızı evine götürdü. Kız da Londra’da yaşıyordu, ama Richard’ın yaşadığı kısmında değil. Yani Richard Londra’nın üstünde yaşıyordu, o ise, kaldırım kenarlarındaki mazgal kapaklarının arasından bakıldığında görünen ve Londra’dan sızan her şeyin biriktiği aşağı Londra’da.

Ailesi katledilmişti. Ailesini öldüren Bay Vandemar ve Bay Croup şimdi de onun peşindeydiler. Hatta Richard’ın evine kadar gelip, kızı vermesi için onu tehdit bile etmişlerdi. Kimsenin karşılaşmak istemeyeceği kadar korkunçtular. Çünkü yüzlerce yıldır her çeşit canlıya her çeşit kötülüğü büyük bir zevkle yapıyorlardı ve bugüne dek kullanmadıkları cinayet ve işkence yöntemi kalmamıştı. Richard’ın da yardımıyla, aşağı Londra’ya mahsus haberleşme yöntemleriyle dostlarına ulaşan Door, ertesi sabah, Richard’ın hayatından, geldiği gibi aniden çıkıp gitti.



Falcı kadının yıllar önce söylediği kehanet tutmuştu. Aşağı Londra’dan gelen Door’la karşılaşmak, Richard’ın yukarı Londra’daki varlığının tüm dengelerini bozmuş, onu bildiği, tanıdığı ve yaşadığı bu dünyada görünmez ve duyulmaz yapmıştı. Artık yukarı Londra’da yeri olmayan Richard için aşağı Londra’nın kapısını çalmaktan başka çare kalmamıştı. O kapı bizim hayal bile edemeyeceğimiz karmaşıklıkta ve sürprizlerle dolu bambaşka bir dünyaya açılıyordu. Aşağı Londra’nın her katmanı bambaşka hayatları saklıyor ve her kapı başka bir tehlikeye çıkıyordu. Londra sadece atıklarını değil, geçmiş zamanları ve sırlarını da burada depoluyordu. Richard bu hiç bitmeyecekmiş gibi gelen uzun yolculuğunda, yeraltı dünyasının insanları ve yaratıklarıyla, hatta kendi kendisiyle tanışacak, dost ve düşmanlar edinecek, Atlantis bağlarından toplanan üzümle yapılan şaraptan tadacaktı. Acaba o kapılar bir gün Richard için yukarı Londra’ya tekrar açılabilecek miydi?

Neil Gaiman yine sürprizlerle dolu, bir solukta okunan fantastik bir romana imza atmış. Kitabın başlarında yeni bir dünyayı tanımanın coşkusuyla su gibi giden sayfalara pek aldırmadım ama, sonlarına doğru kitap hiç bitmesin istedim. Sakınarak okudum desem yeridir. Fantastik okurlarına duyurulur. Gerçek bir hazine sizi bekliyor.

http://web.archive.org/web/20100526051624im_/http:/www.neokudum.com/wp-content/plugins/wp-spamfree/img/wpsf-img.php

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder