(Robinson Crusoe - Edebiyat)
Nasıl başladığımla başlayayım. Liseden beri düzensiz
aralıklarla da olsa düzenli şekildi okumaya alıştırdım kendimi. Sürekli bi’
kitap listeleri hazırlayıp, sıralamasını yapardım lakin daha hiç o listeyi
tamamlamış değilim. Elimdeki listeyle gittiğim kitapçıdan tabiri caizse beni
çağıran kitabı alıp çıkıyordum. Henri’nin Kelebek’ine de böyle başladım.
Düzensiz bir kitap okumama boşluğundan sonra kitaplığımdaki Kelebek 1 hafta
içimde kıvrandı durdu. Oku beni. Oku beni. Oku beni.
Kitabın beni en çok şaşırtan noktası kendi eksikliğimden
kaynaklanan, yaşanmış bir hikayenin, bir ömrü direkt sahibi tarafından
anlatıldığını bilmiyor oluşumdu. Bir hapishanede kahramanımızın tutukluluk
halinde başlayan hikayesi, mahkeme kapılarının açılması ve -Henri’nin bize
anlattığı kadarıyla- savcının yaptığı binbir dalavere ile başlıyor.
Kısa
zamanda Henri hüküm giyiyor ve kahramanımızın özgürlüğe açılan yolculuğu
başlıyor. Yolculuğa eşlik ederken Henri’nin size aşıladığı en önemli şey,
hedef ve odaklanma. Hedef özgürlük ve bu hedeften şaşarsan kaybedersin. Bu
yüzden Henri’nin de sürekli dediği gibi “…yaşamalısın, yaşamalısın,
yaşamalısın…”
Yazıda çok fazla kitaba girip bir şeyler vermek istemiyorum
zira bir hükümlünün yaşaması gereken tek bir şey var o da hüküm giydikten sonra
doğrudan cezasını çekeceği hapishaneye gitmesidir fakat Henri’nin hikayesinde
birçok kaçma denemesi var, kaçıp tekrar yakalanması var. Her ne kadar kendim
spoiler yemekten etkilenmesem de sizler için vereceğim bir bilgi serüvenin
heyecanını öldürebilir, sürükleyiciliğine sekte vurabilir. Henri de şeytan tüyü mü
var bilmem ama gittiği her yerde kendisini çok sevdiriyor. Dürüst ve şanslı birisi. Umarım sizler de çok seversiniz. Kitaba düşkünlüğünüz var ise bu
sürükleyici hikayeye zihninizde mutlaka bir oda ayırmalısınız.
Küçükken üzerinde asma kilit resmi olan Kelebek kitabını kitaplıktan çıkarıp defalarca kere elime aldığımı ama sonra okumadan yerine koyduğumu hatırlıyorum. Okumadığım çok fazla kitabın olduğu kitaplıktan kitap seçme şımarıklığıydı sanırım benimki. Kitabı okumadım ama Kelebek benim için de çok özel. Dustin Hoffman Ve Steve McQueen'in başrollerini paylaştığı 1973 yılında çekilen, hemen hemen her sahnesini hatırladığım harika bir film. Teşekkürler Robinson C. bana hem kitabı hem de filmi hatırlattığın için.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder