(Nazimo - Tiyatro)
Yazan: Koffi Kwahule
Çeviren: Ezgi Coşkun
Yöneten: Kemal Aydoğan
Sahne Tasarım: Bengi Günay
Işık Tasarım: İrfan Varlı
Müzik: DANdadaDAN
Afiş Tasarım: Özgül Kosifoğlu
Oynayanlar:
Onbaşı Asalak: Onur Ünsal
Necip Memili: Yüzbaşı Ölümü Sallamaz
Gürsu Gür: Shwanzchen
Melis Birkan: Beyaz Büyü
Salona girdiğimizde sert bir oyun izleyeceğimiz sahnedeki perdeye yansıyan fotoğraflardan belliydi. Dünyanın dört bir yanındaki iç savaşlardan alınmış vahşet görüntüleri ve bunlardan sorumlu siyasi liderlerin resimleri, kurbanlar, öldürenler arkası arkasına beyaz perdeden dakikalar boyunca akıp geçtiler. Sanki seyredeceğimiz oyuna bizi hazırlamak istediler. Nitekim hazırladılar da.
Oyun topraklarının altı zengin ama üstü fakir olan bir ülkede geçiyor. Ülkenin doğusu, batısı, kuzeyi, güneyi birbiriyle savaşmış. Kan gövdeyi götürmüş. Sonunda Yüzbaşı Ölümü Sallamaz (Necip Memili), Onbaşı Asalak (Onur Ünsal) savaştan galip çıkmıştır. Bu acayip ülkede paranın kaynağı bira fabrikasıdır ve onlarda tıpkı elmasa, altına, petrole koşar gibi bira fabrikasına koşarlar. Her yerin yıkılıp yakıldığı bu ülkede bir tek bira fabrikasının duvarlarında bir tek çizik, bir tek kurşun deliği bile yoktur. Tıpkı Beyrut'taki bankaların binaları gibi. İşte savaşın gizemi! Şimdi tek sorun fabrikanın yeniden çalıştırılmasıdır. Fabrikanın nasıl çalıştığını bir tek eski sahibi Patron Beyaz Büyü bilmektedir. Alman bir kadın. Yüzbaşı Ölümü Sallamaz ve Onbaşı Asalak için severek içtikleri biranın bir kadın tarafından üretildiğini öğrenmek büyük bir travma olur, hatta savaşın kendisinden de büyük bir travma. Sadede gelecek olursak, Beyaz Büyü Moulin Rouge'da dans etmektedir. Üstelik damızlık seçer gibi seçtiği işçinin birinden (Schwänzchen) hamiledir. Israrlara dayanamaz (!) ve geri gelir. (Melis Birkan)
Bence Bira nefis bir seçim olmuş. Hem rengi sarı, altın gibi, hem sıvı, petrol gibi, hem de böyle başa böyle tarak. Bu oyunda elmas madeni çok ağır kaçardı. Tıpkı Komandante'nin dediği gibi; Sıcak para için soğuk bira için.
Topraklarında emperyalist ülkelerin istediği bir takım ciciler varsa bu son kaçınılmaz aslında. Önce seni sena öldürtüyorlar. Sahayı temizliyorsun. Sonra beyaz adam geliyor - bazen de beyaz kadın- ve malı götürüyor. Bu her zaman böyle. Gelip değerli olan ne varsa alıyorlar. Hatta spermlerini bile. .
Aslında oyunda her çeşit tecavüz var. kadın tecavüzü, erkek tecavüzü, ırk tecavüzü, vatan tecavüzü, emperyalist tecavüz. Ve vahşetin her türlüsü. Ama çok gülüyoruz. Güldükçe de kendi kendimize yabancılaşıyoruz, kendimize şaşıyoruz.
Oyun metni ve oyuncuların performansları o kadar etkileyici ki, dekoru mümkün olduğunca sade hatta yok tutmuşlar. Oyun boyunca Necip Memili ve Onur Ünsalın fiziksel performansı temposunu bir an bile düşürmüyor. Necip Memili'yi sahnede ilk kez seyrettim ve oyunculuğuna vuruldum. Seyretmelere doyamadım. O nedenle bir daha gidesim var, gideceğim inş.
Çok farklı bir iş seyretmek isterseniz Bira Fabrikasını mutlaka izleyin. Ve bir kez daha Necip Memili demek istiyorum.
Meraklısına Not: Oyun yazarı Koffi Kwahule ile yapılan Moda Sahne röportajına buradan ulaşabilirsiniz.
Kendime Not: Bizim takım Naz ve ben
Kendime Resim:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder