13 Şubat 2017 Pazartesi

Uzunharmanlar'da Davetsiz Bir Misafir - Sezgin Kaymaz

uzunharmanlar'da bir davetsiz misafir ile ilgili görsel sonucu
Bu ay Robinson Crusoe bize yine konuk oldu.
(Robinson Crusoe - Edebiyat)
 
Merhabalar, karşınıza bu sefer sayın editörüm sayesinde tanıştığım bir yazar olan Sezgin Kaymaz’ın kitabıyla çıkıyorum. Sezgin Kaymaz son yıllarda yetişen kaliteli yazarlarımızdan bir tanesidir, kitabı okumamda ise müthiş bir tesadüf söz konusudur.
Efendim bilenler bilir Kadıköy’de Gemide isminde harika bir mekân vardır. “Bir memleket gibidir gemi” mottosudur ve Gemide de memleket gibidir. Olayımız 2015 senesi Kasımının 15’inde geçiyor, birkaç arkadaş Gemide’mizin üst katında oturmuş, sohbetimizi ediyoruz. Konu kah Beşiktaş olur kah kitaplar olur. 2015 senesinin Tüyap kitap fuarının son günüymüş, kalkmamıza yakın bir vakit arkamda kalan kat bölümünde bir hazırlık var dikkatimi dağıtan, dikkatimi çeken ise birleştirilen masaların üzerindeki kitaplar. Kitaplardan birisi de Sezgin Kaymaz’ın o dönem çıkmış yeni kitabı Son Şura.
 
 


 Kitaplar ve birleştirilmiş kalabalık masa haylice dikkatimi çekiyor, bilhassa arkası bana dönük olan bir adam. Aklıma esiyor ve acaba o olabilir mi diye düşünüp, O güne kadar hiç görmediğim Sezgin Kaymaz’ı hemen googlelıyorum, masada oturan adam ve görsellerde çıkan Kaymaz fotoğraflarındaki ortak nokta elindeki eldiven oluyor. Yanımdakilere fotoğrafları gösteriyorum ve bu adam o mu diye soruyorum, git gel az da olsa samimiyetim olan garsonlara soruyorum. O çıkıyor. O güne kadar hiç görmediğim Sezgin Kaymaz’ı nasıl olduysa fark edip, tanışma imkanı buluyorum. Garson Ankara’dan geldiğini ve geri döneceğini söylüyor, bir koşu elimde olmayan bir kitabını alıyorum ve kendisine imzalatıyorum. Resmen yoktan yere mutluluk. Hiç ortada yokken Sezgin Kaymaz’la tanışıyorum ve elimde birden adıma imzalı kitabım oluyor, ne heyecanlanmıştım o gün…
 
 
Şimdi bu tanışma olayına sonuç olmuş kitabımıza gelirsek, hikaye bir Kandemir Konduk eseri olan Mahallenin Muhtarları tadında, küçük bir sokak olan ve herkesin birbirini uzun zamandır tanıdığı Uzurharmanlar’a kahramanımız Musa’nın taşınmasıyla başlıyor, Musa ve kitapları. Okumayı seviyor Musa, kafa dinlemeğe gelmiş. Okuyacak, kendisini sıkılıp bunaldığı hayatından soyutlayacak.
 
Sezgin Kaymaz hikâyelerinde bence harika kurgular kuruyor ve anlatımı da basit. Kitapları bizleri bir yerlere ulaştıran bir yola benzetirsek eğer Sezgin Kaymaz yolu öyle akıcı tutuyor ki yol açık hızlıca ilerliyorsunuz lakin yolun nereye gittiğini kestiremiyorsunuz. Bu kitapta da öyle. Musa bir eve kendisini dinlemek üzere atıyor, evinde bir misafiri daha oluyor. Misafiriyle çok iyi anlaşıyor. Sonsuz mutluluğa da ulaşmış sayıyor adeta kendisini. Sanki kendisine cenneti bulmuş.
Musa bir an geliyor deniz kenarında oturuyor, an geliyor evcil bir horozla oturup kahvaltı ediyor. Hikaye güzel, hikayedeki insanlar ayrı güzel oluyor. Musa sırasıyla mahalledeki herkesle tanış oluyor, yeni bir yere taşınmak bunu gerektirir. Her an yeni bir insan tanıyor, her an kaldığı eve dair yeni bilgiler ediniyor. Yalnız Musa şunu fark ediyor ki mahalleli Musa’yı orada istemiyor. Sürekli kurdukları denklemleriyle Musa’yı alt edip her seferinde kendi denklerini kabul ettirip bir şeylere ikna ediyorlar.
 
 
 
Peki neden?
Denklemler hoş, Musa iyi, mahalleli iyi insanlar, evcil horoz Rıza iyi peki hikayeye can veren sorular?
Misafir kim?
Musa neden istenmiyor?
Uzunharmanlar neresi? 
Ve gerçekte Musa sıkılmışlığından kaçabiliyor mu?
Bu soruların yanıtlarını size kitap, kendi akıcılığıyla tatlı tatlı anlatacak. Umarım sizler de severek okursunuz.

Editörün Notu: Bir zamanlar editörünüzde bu kitabı okuyup, çok sevip, şimdi rahmetli olan bir site için yazmıştı. Yazıya buradan ulaşabilirsiniz. Aynı kitap, farklı bir yorum.
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder