Yazan: Üstün İnanç
Tiyatroya Uyarlayan: Özge Ökten
Yöneten: Tarık Şerbetçioğlu
Sahne Tasarımı: Ayhan Doğan
Kostüm Tasarımı: Almila Altunsoy
Koreograf: İbrahim Ulutaş
Işık Tasarımı: Murat Özdemir
Efekt Tasarım: Caner Özdemir
Oyuncular:
Fehmi - Can Tarakçı, Remzi - Uğur Dilbaz, Gamze - Aslı Menaz, Şahande / arap bacı - Yağmur Damcıoğlu, Şemsi - Çağlar Polat, Komutan - Naci Taşdöğen, İhsan Efendi - Sinan Bengier, Petri / Canpolat İsmail - Murat Bavli, Abdülhamit - Fahri Kıncır, Tahsin Paşa / Selami Efendi - Cem Uras, Doktor Fuad - Emrah Özertem, Süha - Mert Aykul
Bu akşam Şehir Tiyatrolarının yeni müzikli oyunu Makedonya Gamzesi'ni seyrettim. Oyun Üstün İnanç'ın aynı adlı romanından Özge Ökten tarafından oyunlaştırılmış. Oyun kitapçığında yönetmen Tarık Şerbetçioğlu oyunu Abdülhamit döneminde bir avuç vatansever gencin İstanbul'dan Makedonya'ya uzanan hikayesi, kırık bir aşk hikayesi ve arkadaşlık hikayesi diye nitelemiş. Ama oyun maalesef bize bunu aktarmadı.
Oyunu seyrederken birbirinden kopuk, zamanda ileri ve geri gidip gelen kısa sahneleri birbirine bağlamaya ve konuyu anlamaya çalışmaktan helak oldum. Oyun pek çok şeye değinmeye çalışırken rotasını, mesajını kaçırmış. Biz sahneye boyna girip çıkan kalabalık oyuncu kadrosundan kim kimdir anlamaya çalışırken iyice kaybolduk. Oyun komedi mi, aşk öyküsü mü, vatanseverlik üzerine mi, yoksa danslı, müzikli, şenlikli bir oyun mu, Sultan Abdülhamit güzellemesi mi belli değil.
Oyunun dekoru da bence enteresandı. Sahnenin ortasına kocaman bir Osmanlı tuğrası kondurulmuştu (kuvvetle muhtemel Sultan Abdulhamit'in tuğrası) ve oyunun tamamı bu dev tuğranın gölgesinde oynandı. Zaman zaman Osmanlı Tuğrasının en yüksek yerine kurulmuş temsili saraya bağlanıp, Abdülhamit'in ve yanındaki paşanın ağzından durum değerlendirmesi yapılıyor. Mesela Abdülhamit Paşa'ya hainlerden şikayet ederken "biliyor musun bana ne diyorlar, sen söyleyemezsin, dur ben söyleyeyim. Bana pinti Hamit diyorlar" şeklinde (aklımda kalan kelimelerle) serzenişte bulunduğunda Paşa: "olur mu hünkarım, herkes bilir sizin kasada para olmadığı için kendi paranızla yaptırdığınız falan filanları" şeklinde cevap veriyor. Vatansever askerlerin hem okul hem de sonraki hayatlarında öne çıkarılan sadece bilek gücü. Ne bilgi, ne eğitim, ne de örgütlenme. Hadi bilek güreşi tutuşalım, onu şişleyelim, öbürünü dövelim. Oyunun öne çıkan mesajı kabadayılık güzellemesi. Kahrolsun kötü kabadayılar, sen çok yaşa iyi kabadayı. Kabadayının hakkından ancak kabadayı gelir.
Aynı konuyu işleyen, daha derli toplu, en azından oyun olarak yazılmış bir eser bulmak acaba mümkün değil miydi de bu romandan oyun uyarlaması yapılmaya çalışılmış, anlayamadım. Oyun da Mekadonya'da o yıllarda yaşanan üzücü olaylarla ilgili hiç bir bilgi, hiç bir ip ucu yoktu. Sadece oyunun ismi, Makedonya Gamzesi.
Birinci perdenin sonunda çıkmayı düşündüm ama sahnede bu korkunç metnin ve de rejinin içinde canla başla rollerini oynamaya çalışan oyunculara saygısızlık etmemek için ikinci perdeyi de seyrettim. Ama oyun bir türlü akmadı ve de bitemedi. Tekrar belirtmek istiyorum. Oyuncular ve teknik ekibe emekleri için çok teşekkür ediyorum ama onların çabaları bile kurtaramadı oyunu. Fehmi rolünde Can Tarakçı, arkadaşı Remzi rolünde Uğur Dilbaz, Sultan Abdülhamit rolünde Fahri Kıncır çok başarılıydı. Yan karakterlerden eski bir kulağı kesik olan İhsan Efendi rolü usta oyuncu Sinan Bengier'in elinde parlamıştı.
Zorlama işler olmuyor. Sanat kendi kaygılarından kaynaklanan özgür tercihini yapamayınca olmuyor. Olan işte anca bu kadar oluyor. Koskoca Şehir Tiyatroları maalesef bu oyunla perde demek zorunda kalıyor. Ben oyuncular adına üzüldüm.
Meraklısına Not: Sahnelerde neler olduğunu facebook'da entelektüelbaykuşlar isimli sayfamdaki paylaşımlardan takip edebilirsiniz. Instagram'sa ebru_tarm adresindeyim.
Meraklısına Video: İlk gösterim videosu
Meraklısına Video: kendi çektiğim selam videosu
Kendime Not: bizim ekip annem, ben, müge ve nazoş.
Geçen ay neredeyse bu oyuna bilet alıyordum. Özette Abdülhamit'in adını okuyunca biraz araştırma yapayım dedim. Roman yazarı Üstün İnanç'ın bir Abdülhamit hayranı olduğunu öğrenince bileti almaktan direkt vazgeçtim, isabet olmuş.
YanıtlaSilBu sezon "Sızı" adlı oyunda daralınca (Bence müsamereydi) sizin gibi oyunculara saygısızlık olmaması adına salonu terk etmemiştim. Aslında belki de hata yapıyoruz. Seyirci, tepkisini göstermeli ki dediğiniz gibi zorlama/ısmarlama kötü metinlerle Şehir Tiyatroları'nı meşgul etmesinler...
Anlatımınız için teşekkürler, sevgiler.
Merhaba. Yorumunuz için teşekkürler. Sızı oyunu benim için de bir faciaydı. Maalesef Şehir Tiyatroları'nın başından Erhan Yazıcıoğlu'nun ayrılmasından sonra bu tip oyunlar çoğalmaya başladı. Umarım bundan sonraki tercihler farklı olur. Sevgiler.
SilOyunu izlemedim fakat duyduğum bir bilgiye dayanarak söyleyebilirim ki oyunun kendisi zaten ısmarlama. Bu yüzden ortaya iyi bir oyunun çıkması zordu. Abdülhamit olsun da ne olursa olsun kafasında yani. Zaten sizin yapmış olduğunuz değerlendirme de bu durumu özetliyor.
YanıtlaSilYorum için teşekkürler. Bir tiyatro oyunu ne hakkında olursa olsun yazarının kendi iç dinamiklerinden beslenerek yazılmalı. O zaman anlattığı şeye katılmasınız da yazanın derdinin ne olduğunu anlarsınız. Bence eseri adapte eden kişi de elindeki eseri - ister konusunu sevsin ister sevmesin- benimsememiş ve oyuna bir ana fikir verememiş. Ya da belki de içinde şu bölüm de olsun, burasını da ekleyelim diye müdahale ettiler. Bilemiyorum. Ama sebep ne olursa olsun sonuç çok fenaydı. Tiyatrolarla kalın.
Sil