(Nazimo - Tiyatro)
Yazan: Sam Shepard
Çeviren: Haluk Bilginer
Yöneten: Muharrem Özcan
Sahne Tasarımı: Barış Dinçel
Müzik: Çağrı Beklen
Işık Tasarım: Kemal Yiğitcan
Oyuncular:
Pınar Çağlar Gençtürk
Berk Hakman
Beyti Engin
Avni Yalçın
Çöl kıyısında bir motel odası. Bir kadın ve bir adam. Tartışıyorlar, kavga ediyorlar, itişiyorlar, birbirlerini, kendilerini hırpalıyorlar. Başta tutkulu, kaçmalı kovalamacalı bir aşkın tarafları olduğunu düşündüm May ve Eddie'nin. Ama oyun ilerledikçe aslında geçmişlerinden gelen büyük bir sırrın yükü altında her şeye, her kese, hatta kendilerine rağmen birbirlerini sevmekten vazgeçemeyen zavallı çocuklar, yok hayır çocukluklarına hapsolmuş insanlar olduklarını fark ettim.
Aralarındaki tutkulu aşka rağmen Eddie ile May'in ilişkisinin zaman zaman terk etme ve terk edilmelerle durakladığını ama asla sonlanamadığını anlıyoruz. Belli ki Eddie'nin hayatında ara ara başka kadınlar da oluyor. Zaten bu da öyle bir dönem. Kovboy olan Eddie yine ortadan kaybolmuş, May de ona haber vermeden geldiği çöl kasabasındaki bu otel odasında ondan saklanıyor ya da Eddie'nin kendisini bulmasını umarak orada bekliyor.
Odada kenarda oturup çifti seyreden yaşlı bir adam var. Gerçekten orada mı yoksa Eddie ile May'in bilinç altında mı ya da yazar onu bizim bilinç altımıza mı yolladı tam olarak anlayamıyoruz. Ama o adam orada, en azından bizim için gerçek ve onun sayesinde geçmişte olanlar hakkında bilgi ediniyoruz.
Aslında bu oyunla ilgili söylemek istediğim çok şey var ama oyun hakkında gereğinden fazla bilgi verip, benim yaşadığım seyir keyfini oyunu seyredeceklerin elinden almak istemiyorum. O nedenle oyun hakkında benden bu kadar.
Biraz da oyunculuklardan bahsetmek istiyorum. O kadar iyiydi ki 1 saat süren oyunda gözümü sahneden bir an bile ayıramadım. Pınar Çağlar Gençtürk ve Berk Hakman Eddie ile May'in tutkulu, şiddet içerikli aşklarını, kızgınlıklarını, çaresizliklerini bize tam anlamıyla hissettirdiler. Mış gibi yapmadılar. Gerçekten yaşadılar. Özellikle Berk Hakman. Kendisini sahnede seyretmeye doyamadım.
Biraz da Barış Dinçel'in dekor çalışmasından bahsetmek istiyorum. Hem otel odasının içindeki bölümleri hem de dış mekanları birbirinden ayıran ama aynı zamanda oyunun geçtiği tüm mekanları bir arada görmemize olanak tanıyan dekor çok başarılıydı. Olmayan duvarlara tutunup mekanlara açılan kapılar, mobilya karmaşası, yerdeki siyah beyaz dama tahtası görünümlü karolar, motelin önündeki çöl kumları arasında Eddie ve May'in görüntüsü sanki biraz kaybolmuş gibiydi. Zaten onlar da biraz kaybolmuş gibiydiler.
Oyunla ilgili son bir şey daha söylemek istiyorum. Tüm bu ağır atmosfer içirişinde bizi pek çok kez güldürmeyi de başardılar.
Bazen seyrettiğim oyundan çok etkilenirim, bir şekilde oyun beni yakalar, onu terk etmeye gönlüm el vermez ve fırsat buldukça bir daha, bir daha seyrederim. Bu oyundan da gerçekten etkilendim. Eddie ve May'i bir süre sonra eski bir dostu arar gibi özleyeceğime eminim. Ufukta bana yeni bir Aşk Delisi gözüküyor.
Meraklısına not;
Burada oyunla ilgili bir röportajı bulabilirsiniz.
Kendime not; Bizim takım yengem ve ben
Kendime resim;
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder