(Nazimo - Tiyatro)
Yazan/Yöneten: Oğuz Utku Güneş
Yönetmen Yardımcısı: Ayşegül Tekin
Oyuncular: Çağdaş Tekin, Melina Özprodomos, Doruk Şengün, Ayşegül Tekin, Oğuz Utku Güneş
Işık Tasarım: Ayşe Sedef Ayter
Dekor Tasarım: Ceren Yılmaz
Kostüm Tasarım: Eftal Sayım
Ses Operatörü: Çağlar Dere
Afiş Tasarım: Ethem Onur Bilgiç
Asistanlar: Çağlar Dere, Özlem Alpözü
DasDas sahne gençliğimin (1980 lerin) fenomen dizisi Alacakaranlık Kuşağı'nı oyunlaştırmış. O yıllarda en sevdiğim diziydi Alacakaranlık Kuşağı ve hiç bir bölümünü kaçırmadan, büyük bir merakla seyrederdim. Oyunun adını görür görmez aldım biletimi. İyi ki de almışım. Çok keyifli vakit geçirdim. Oyunda dizinin dört bölümünü dasdas yorumuyla seyrettik. Her ne kadar öyküler birbirinden bağımsızmış gibi dursa da hikayeler gizemli bir şekilde birbirine bağlandı.
İlk hikaye aşk ama ne kadar sorusuna cevap arıyor. Aşkın doğasına müdahale etmek için alacakaranlık kuşağının tekinsiz dünyasından medet ummak çok kötü sonuçlara sebep olabilir. Aslında gidişatı tahmin edilesi bir hikaye inanılmaz komik bir şekilde sahnelenmiş. Gülmelere doyamadım.
İkinci hikaye esrarengiz bir adamın getirdiği içinde kırmızı bir düğme olan kutu hakkında. Düğmeye basmak mı yoksa basmamak mı? İşte bütün mesele burada.
Üçüncü öykü gerçekten çok şaşırtıcı ve eğlenceli bir öyküydü. Doğumuna sebep olduğumuz çocuktan nereye kadar sorumluyuz? Ya çocukta imalat hatası varsa, ana baba olarak yanlıştan nasıl dönebiliriz? Acayip komik ve sarsıcı bir öykü.
Ama benim favorim son öykü. Seyirci karşısında çekimi yapılan bir sit-com setindeyiz. Oyunda bizler de oynuyoruz. Senaryodaki seyirciler biziz. Gerçekle senaryonun karıştığı, yer değiştirdiği, temposu çok yüksek, kafa karıştıran bir öykü. Özellikle Çağdaş Tekin bu hikayedeki performansıyla göz doldurdu.
Önceden seyredenler biliyordur. Alacakaranlık Kuşağı hikayelerinin en büyük özelliği enteresan konuları, şaşırtıcı sonlarıdır. O nedenle, seyir zevkinin kaçmaması için oyun hakkında daha fazla detaya giremiyorum.
Oğuz Utku Atay oyunu hem yazmış hem de yönetmiş. Ayrıca oyunda da anlatıcı olarak yer alıyor. Anlatıcının doğrudan bize hitap etmesi seyirciyi olayın içine doğrudan çekiyor. Bu hikayelerin tiyatroya bu kadar başarılı uyarlanabileceğini düşünemezdim. DasDas'ın sahnesinde çok işlevsel, temasız bir dekor yapılmış.
Böylece bu dekor üzerinde öykülerin kahramanları alacakaranlığın sınırlarında rahatça dolaşabildiler.
Oyunda dört ayrı hikaye olunca, oyuncular da bir sürü role girip çıktılar. Işık ve müzikle çok iyi senkronize olmuşlardı. Enerjisi ve temposu çok yüksek performanslar sergilediler.
Oyunu en önden seyrettim ve zaman zaman da çaktırmadan resim çekmeye çalıştım. Sanırım son öyküdeydi. Ben ve benim gibi bir kaç kişinin resim çekmek için nasıl yıprandığını fark etmiş olacaklar ki, Oğuz Utku Güneş dev bir kıyak yaptı ve bizlere resim çekebilmemiz için ekip olarak çeşit çeşit pozlar verdiler. Ne de olsa alacakaranlık kuşağının tekinsiz sınırlarında geziniyorduk, beklenmedik şeylere hazırlıklı olmamız gerekti.
Önümüzdeki sezon kesin yanıma birilerini katıp, onların bahanesiyle bu oyunu bir kez daha seyrederim. Sizler de önümüzdeki sezon için mutlaka seyir listenize alın.
Sizlere Not: Sahnelerde neler olduğunu facebook'da entelektüelbaykuşlar isimli sayfamdaki güncel paylaşımlardan takip edebilirsiniz.
Kendime Not: Bizim takım ben ve annem
Meraklısına Video:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder