(Nazimo - Tiytro)
Yazan: Boris Vian - John Steinback
Çevirenler: Işıl Yüce - Ülkü Tamer
Uyarlayan: Gökhan Aktemur
Yöneten: Ergun Üğlü
Sahne ve Kostüm Tasarımı: Eylül Gürcan
Müzik: Tolga Çebi
Işık Tasarımı: Mahmut Özdemir
Efekt Tasarımı: Erhan Aşar
Hareket Düzeni: Yasemin Gezgin
Oyuncu: Mert Turak
İlk Oyun: 25 Ocak 2017 - Kadıköy Haldun Taner
Süre: 1 saat 25 dakika - tek perde
Boris Vian'la üniversite yıllarımda tanıştım. Günlerin Köpüğü kitabında Chloe'nin akciğerinde çıkan zambak çiçeği onu öldürdüğünde benim de içim parçalanmıştı. Sonra uzun aramalar sonucunda, en nihayet Boris Vian'ın 1974 basımlı "bir kara kedi için blues" isimli hikaye kitabını bir sahaf dükkanında bulmayı başardım ve iç kapağına kitabı aldığım gün olan 6 Mayıs 1991 tarihini not düştüm. İşte o kitapta rastladım Karıncalar öyküsüne. Savaşın acımasızlığının ve anlamsızlığının bu kadar absürt, bu kadar çarpıcı ve etkileyici anlatılması çok sarsmıştı beni. Üzerinden o kadar yıl geçti ama ben hiç unutmadım o öyküyü. Şehir Tiyatrosu oyun programında Karıncalar ismini gördüğümde ilk aklıma gelen de bu öykü oldu ve yanılmamışım. Bu karıncalar o karıncalardı.
John Steinback'in Bir Savaş Vardı isimli romanını okumadım. Ama Steinback'in romanı Borisvian'ın Karıncılar öyküsüne acayip yakışmış. Gökhan Aktemur bu iki farklı metini çok iyi harmanlayarak ortaya etkileyici bir hikaye çıkarmış. Oyun isimsiz bir asker hakkında. 2. Dünya savaşında sahil çıkarması için asker taşıyan bir gemide başlayan öykü daha sonra cephede devam ediyor. İsimsiz askerimiz geride bıraktığı sevgilisi Jackline'le konuşarak başa çıkmaya çalışıyor yaşadıklarıyla. Önce gemiden anlatıyor ona, sonra da cepheden. Aklına gelen her şeyi, gemide olanları, arkadaşlarını, cepheyi, savaşı, patlayan bedenleri. Belki de sevgilisine söyleyebildiği en güzel, en özel cümle "bugün de ölmedim sevgilim" ve en büyük umudu ertesi gün de ölmemek.
İsimsiz askeri oynayan Mert Turak gerçekten çok başarılı bir performans sergiliyor. Eylül Gürcan'ın tasarladığı ahşap dekor çok yaratıcı. Geminin güvertesi oluyor, kamara oluyor, sığınak oluyor, siper oluyor, çıkarmanın yapıldığı sahil kıyısı oluyor, cephe oluyor. Dekorun sağında solunda açılan kapaklar, sahneyi dolanan siper çukurları, tasarımını Mahmut Özdemir ve Erhan Aşar'ın yaptığı ışık ve efekt tasarımlarıyla birlikte insanda gerçekten bir savaşı izlediği hissini uyandırıyor. Patlayan bombaların çıkardığı korkunç sesler ve duman, silah sesleri, havanın kan rengine dönmesi o kadar sahici ki. Tek eksik barut kokusu olsa gerek diye düşündüm. Herşey bu kadar gerçek olunca sahnedeki savaş insanın göğsüne çöküyor, ruhunu daraltıyor. Sürekli savaşı sorguluyorsunuz kafanızda. O asker neden orada, onu ve diğerlerini oraya gönderen kararı kim verdi, neden verdi, bunun başka bir yolu yok muydu? Düşmanın canı çok acır mı? Ve tüm bu vahşetin ortasında, vahşetin ta kendisini anlatan komik cümleler çalınıyor kulağınıza. Gülmek istiyorsunuz, o zaman kendinize ve sahnedeki oyuna yabancılaşıyorsunuz.
İşte böyle bir oyundu karıncılar. Mert Turak'ı daha evvel başka oyunlarda da seyretmiştim ama bu oyunda kendini aşmış diyebilirim. Aynı zamanda fiziksel efor da gerektiren rolünü 85 dakika boyunca bir tek kez bile teklemeden aldı götürdü. Bizi de o gemiye, o sahile, o cepheye götürdü. Mutlaka seyredilmesi gereken oyunlardan.
Sizlere Not: Sahnelerde neler oluyor facebook'da entelektüelbaykuşlar isimli sayfamdaki güncel paylaşımlarımdan takip edebilirsiniz. Instagramda ebru_tarm adresindeyim.
Meraklısına Video: Fragmanı
Meraklısına Video: Kendi çektiğim selam videosu
Kendime Not: Bizim takım ben, annem, kızım ve teyzem
Kendime Resim:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder